

Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani’nin ev sahipliğinde dün Doha’da gerçekleştirilen zirveye 50’e yakın İslam ülkesinin lideri katıldı.
Zirveye katılanlar arasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, Filistin Cumhurbaşkanı Mahmud Abbas ve Suriye geçiş dönemi lideri Ahmed Şara da vardı.
İsrail’in Doha’da ateşkes müzakereleri gerçekleştiren Hamas heyetine dönük saldırıdan bir hafta sonra yapılan zirve, İsrail’in giderek artan ve bölgeye yayılan saldırganlığına karşı alınacak önlemler ve Gazze’de yaşanan insani krizin sona erdirilmesi için izlenecek yöntemlerin belirlenmesi açısından önemliydi.
Geçmişe oranla daha sert ifadelerin yer aldığı sonuç bildirgesinde somut adımlar konusunda açık bir yol haritası sunmak yerine uluslararası topluma İsrail’e karşı daha fazla yaptırım çağrısı içerdi.
İsrail’in Katar’a saldırısının kınayan, Gazze’de soykırım suçu işlediğini belirten İslam dünyası, bu saldırının “İsrail hükümetinin aşırıcı düşmanlığını ortaya koyan ve bölgesel ve uluslararası güvenlik ve barışı tehdit eden suç siciline bir yenisini ekleyen tehlikeli bir tırmanmayı işaret ettiğini” kayda geçirdi.
Aynı gün Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri ayrı bir toplantı daha yaptı ve özellikle ABD ile süregelen savunma işbirliği konusunu ele aldılar. İsrail’in Katar’a saldırısı tüm savunma kapasitesi ve caydırıcılıklarını ABD’ye teslime eden bu zengin ancak küçük devletler açısından büyük hayal kırıklığı oldu.
SALDIRI ARAP VE İSLAM DEVLETLERİNE KARŞI
Ortak bildiri, Katar devletiyle mutlak dayanışma içinde olunduğu, İsrail’in saldırısının tüm Arap ve İslam devletlerine yönelik olduğunu kaydederken, “Katar Devleti’nin, Birleşmiş Milletler Şartı uyarınca, bu hain İsrail saldırısına yanıt vermek, güvenliğini, egemenliğini, istikrarını ve vatandaşları ile sakinlerinin güvenliğini korumak için attığı tüm adımlarda ve aldığı tüm önlemlerde yanında olduğumuzu ifade ederiz” denildi.
Bildirgede bu maddeye yer verilmesine karşın Katar’ın İsrail’e askeri bir misillemede bulunmak gibi bir politikası ya da kararın olmadığı vurgulanıyor.
Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdulrahman el Sani’nin ABD’de Başkan Donald Trump ile görüşmesinin bölgesel gerilimin tırmandırılmaması açısından önemli olduğuna dikkat çekilirken, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun da Katar Zirvesi’nin olduğu gün İsrail’de Başbakan Binyamin Netanyahu ile görüşmüş olmasına dikkat çekiliyor.
ABD’nin Katar’a İsrail’in bir daha saldırmayacağı güvencesini verdiği, Rubio’nun da basına yaptığı açıklamalarda İsrail’in bu saldırısından Washington’un duyduğu rahatsızlığı iletmiş olduğuna vurgu yapılıyor.
Taraflar arasında yapılan bu diplomasi sonucunda Katar’ın da gerilimi tırmandıracak bir adım atmasının beklenmediği kaydediliyor.
TOM BARRACK DA KATAR’DAYDI
İslam ülkelerini bir araya getiren zirveye katılan yetkililer arasında ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın da yer alması dikkat çekti.
Barrack, kendi sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarda aralarında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da olduğu ikili temasları hakkında bilgi verirken ortak çabanın bölgesel barış ve istikrar olduğunu vurguladı.
Barrack’ın son dönemde görev alanını daha da genişlettiği, Suriye ve Türkiye-ABD ikili bağları dışında Lübnan ve Türkiye-İsrail ilişkilerini de içerek şekilde Ortadoğu’nun tümünde aktif olması dikkat çekiyor.
“BÜYÜK İSRAİL” HEDEFİNE KARŞI ORTAK VİZYON
Ortak bildiride, İsrail’in Katar’ı veya herhangi bir Arap ya da İslam ülkesini tekrar hedef alabileceği yönündeki tehditler de reddedildi ve uluslararası barış ve güvenliği tehdit eden bir provokasyon ve tehlikeli bir tırmanma olarak değerlendirildi.
Bu kapsamda, Arap Birliği’nin 5 Eylül’de İsrail hükümetinin “Büyük İsrail” diye adlandırdığı ve topraklarını genişletmeyi içeren yaklaşımına karşı ilan ettiği “Bölgede Güvenlik ve İşbirliği için Ortak Vizyon” konulu kararı da İslam devletleri tarafından desteklendi.
Bildiride, Arap ve İslam ülkelerinin ortak kaderi kavramı kapsamında tehditlerle mücadele için gerekli mekanizmaları geliştirmesinin önemi vurgulandı. İsrail’in son dönemde İran, Lübnan, Suriye ve Yemen’e saldırılarda bulunmuş olmasının yarattığı bölgesel gerilime dikkat çekilirken uluslararası toplumun bu süreçte daha aktif olması gerektiği de kaydedildi.
MÜCADELE BM’YE TAŞINIYOR
Katar toplantısının 22 Eylül’de başlayacak BM Genel Kurulu’ndan bir hafta önce gerçekleşmiş olması, sonuç bildirgesinde New York toplantılarından beklentilere yer verilmesine de neden oldu.
BM Genel Kurulu’nun Fransa ve Suudi Arabistan liderliğinde oluşturulan New York Bildirisi’ni geçen hafta büyük bir çoğunlukla oylamış olmasına dikkat çeken İslam devletleri, Filistin Devleti’nin tanınması yönündeki çabaların sürmesinin önemine dikkat çektiler.
New York Bildirisi, Filistin-İsrail sorununun iki devletli çözüm temelinde çözülmesi gerektiğini Gazze’nin Hamas yönetiminden çıkması ve bu grubun silahsızlanması çağrısını yaptı. Sonuç bildirgesi, 22 Eylül’de New York’ta Fransa ve Suudi Arabistan tarafından gerçekleştirilecek konferanstan duyulan memnuniyeti de bir kez daha vurguladı. Bu toplantı sırasında Fransa’nın Filistin Devleti’ni tanıdığı Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından ilan edilmesi bekleniyor.
Kaynak: NTV