
Ömrünü yazıya ve şiire adayan Ali Ural, yazarlık atölyeleriyle de gençlere yol gösteriyor. “Gizli Buzlanma”, “Körün Parmak Uçları”, “Kuduz Aşısı”, “Mara ve Öteki Şiirler” ve “Kâğıda Sarılı Rüzgar”ın da aralarında bulunduğu çok sayıda esere imza atan Ural, Şule Yayınları ile başladığı yayın hayatında Merdiven Sanat, Kitaphaber, Poetika, Merdivenşiir, Karabatak gibi dergiler çıkardı. Sayısız yazarlık kurslarıyla da istidadı olan kalemlere rehberlik etmeye devam ediyor. Şimdilerde Aya Sanat ve Düşünce Vakfı’nda faaliyetlerini sürdüren Ural’la hem şiir ve yayın dünyasını hem de yazarlık atölyelerini konuştuk. Sezai Karakoç’u kendi kendine konuşarak yürürken gördüğünde bundan çok etkilendiğini söyleyen Ural, “Yıllar sonra Ay Tiradı adlı deneme kitabımın başına şu cümleleri yazdım: Kendi kendiyle konuşmanın bir delilik göstergesi olduğunu düşünenler yanılıyor. Kendi kendiyle konuşamamaktan doğuyor cinnet” dedi.
Sizin için ilk şiir mi geldi yoksa yazı mı? Edebiyat dünyasına girme maceranızdan bahsedebilir misiniz?
Bizim için etkili olan şeyler başkaları için etkili olmayabilir. Etki biraz da ilgi alanlarımıza ve etkiye hangi ölçüde açık olduğumuza bağlı. Yıllar önce Cağaloğlu’nda rahmetli Sezai Karakoç’u gördüm. Kendi kendine konuşarak yürüyordu. Bu sahne beni çok etkiledi. Neler söylediğini hâlâ merak ederim. Şule Yayınları’na döndüğümdeyse İsmet Özel’le karşılaştım. Ayak üstü sohbet ederken Sezai Karakoç’un kendi kendine konuştuğuna tanık olduğumu söyledim. “O gençliğinde de kendi kendine konuşurdu”, dedi. Yıllar sonra Ay Tiradı adlı deneme kitabımın başına şu cümleleri yazdım: “Kendi kendiyle konuşmanın bir delilik göstergesi olduğunu düşünenler yanılıyor. Kendi kendiyle konuşamamaktan doğuyor cinnet.”










