
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, TRT Haber Kanal Koordinatörü Mücahid Eker’in sorularını yanıtladı.
Bakan Memişoğlu’nun açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, TRT Haber Kanal Koordinatörü Mücahid Eker’in sorularını yanıtladı.
Bakan Memişoğlu’nun açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
İstanbul için de özellikle söylüyorum, 12 tane hastanemiz var izolatörlü, şehir hastaneleri büyük oranda. Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi şehir hastaneleri bizim hayalimizdi, gerçeğe dönüştürdük ve en önemlisi de bu depremlerde inanılmaz fonksiyonlar gördüler. Çünkü izolatörlü, yıkım imkanları veya yıkılmayla ilgili bir riskleri yok. 24 saat çalıştıkları için de depremde bizim ana üslerimiz olacaklar ki Mersin öyle oldu, Adana öyle oldu ve sağlık sistemi bu ana omurga üzerinde kendi kendine ilk 24 saat yetebilecek kadar hazır halde.
Ama şu var, öncesinde de toplumun hazır olması gerekiyor. Yani biz deprem maalesef depremle karşı karşıya olma riski yüksek bir toplumuz. Onun için depremde nasıl hareket edeceğimizi, sadece fiziki yapıları düzeltmek değil, esasında hareket tarzımızı da iyi düzeltmemiz lazım. Davranış yöntemlerimizi ona göre hareket etmemiz lazım.
Biz sağlık sistemi olarak topluma şunu net ifade ediyorum ki her türlü afete geçmişte nasıl başarıyla müdahale ettiysek, onları canlarını ve sağlıklarıyla ilgili her türlü organizasyonu yapabildiysek, bundan sonra da her türlü afete hazırız ama Allah bize bir daha öyle acılar göstermesin diye de dua etmemiz lazım.
Biz dünyanın en iyi sağlık hizmeti sunan ülkelerinden bir tanesiyiz. Özellikle son 20 senede hem altyapıyı hem teknolojisini, hem bilişim altyapısıyla beraber koordinasyonun yönetsel kabiliyeti artmış bir sağlık sistemimiz var. Bu dünyaya örnek, hizmet anlamında. Sayın Cumhurbaşkanım gerçekten bu konuda bir canı kurtarmanın ne demek olduğunu bize öğreterek, bu talimatlarla bizi yönlendirerek bu sistemi gerçekten dünyaya örnek haline getirdik sağlık hizmeti anlamında ve özellikle hekim grubu, sağlık çalışanları grubu Türkiye’nin gerçekten çok çalışkan ve özverili, empati duymasını bilen, diğergamlığı yaşayan insanlar gerçekten çok özverili insanlarla çalışıyoruz. Yani sağlık personeli anlamında Türkiye çok şanslı.
Obezite sorunumuz var. Türkiye’nin baktığınız zaman toplumsal olarak riskleri var. Bunlardan bir tanesi kilo, obezite.
Bir örnek vereyim. Bir margarin 250 gram. Siz bir margarinle 250 gramda 10 tane alsanız 2,5 kilo eder. 10 tane margarin sabah kalkın, sırtınıza takın, dolaşın bakalım akşama kadar nasıl hissedeceksiniz? Yani 5 kilo, 10 kilo insanların vermesi gerekiyor. Bunun yanında başka bir şey yapıyoruz.
Orada diyetisyeni var, psikoloğu var, ücretsiz. Fizyoterapisti var, çocuk gelişimcisi var, kanser taraması var, mamografisi var ve her türlü pilatesinden tutun, her türlü egzersizi, diyeti öğretecek insanlarımız var. Ebelerimiz var, ebe okullarımız var. Onun için Sağlıklı Hayat Merkezi’ne lütfen insanlar gitsin. 5 ayda 8,5 milyon gitmiş şimdiye kadar ama biz bunu yeterli görmüyoruz. Çok daha fazla insanımızın Sağlıklı Hayat merkezlerinden yararlanmasını istiyoruz.
Toplumu da bu işe katmamız gerekiyor. Sağlıklı toplum bilincini oluşturmamız için. Aynı zamanda yeni bir uygulama yaptık. Sağlıklı Hayat Akademisi diye bir şey kuruyoruz. Kurduk ve insanları da eğitiyoruz şu anda onunla. Ne eğitiyoruz? İnsanlara nasıl sağlıklı kalacağını, sağlığını nasıl koruyacağını, nasıl besleneceği, nasıl hareket edeceğini, hepsini öğretecek bu insanların aynı zamanda öğrendiklerini etrafındaki insanlara öğretecek bir akademi kurduk ve bunları şimdiye kadar 30 bin kişi eğittik. Kim bunlar? Daha çok işte muhtarı, öğretmeni, cami imamı, toplumun, o bölgenin önde gelen insanlarına nasıl Sağlıklı Hayat Akademisinde eğitim alarak onları sağlık elçisi gibi insanların eğitimine adapte ediyoruz.
Yeme alışkanlığını toplum aynı zamanda hareketsizlikle birleştirince, kötü yeme alışkanlığıyla beraber maalesef hem hızlı yaşam hem hareketsizlik, bunların ikisi de toplumun şu anda riskleri. Onun için biz özellikle topluma şunu söylüyorum. İnsanlarımıza, vatandaşlarımıza şunu ifade etmek istiyorum. Biz sağlıkçılar her şeye hazırız, korunmasıyla ilgili. Ama bedenlerini korumaları için lütfen bize yardım etsinler.
Bakın, o kilo boy ölçümü biraz fazla gündem oldu ama aynı yerlerde ne yapıyoruz? İnsanlara 60 bin insanımıza nikotin testi yaptık şimdiye kadar. Ve bu sigara içen insanlarımızı da nikotin oranına göre yönlendiriyoruz. Nereye yönlendiriyoruz? Sigara bırakma polikliniklerimize yönlendiriyoruz. Böylece insanların nasıl sigara bırakması konusundaki teknikleri aynı zamanda onların bırakma konusundaki kabiliyetlerini arttırmaya çalışıyoruz. Çünkü herkes biliyor ki bugün sigara sağlığa zararlı. Nefessizlikten, KOAH’ından, işte kalp krizinden, akciğer kanserinden hepsinin etkenlerinden bir tanesi sigara. Herkes biliyor bunu. İçen de biliyor esasında. Ama bunu nasıl bırakacağı konusunda biz onlara yardımcı oluyoruz. Lütfen onlar da bize yardımcı olsunlar ki Türkiye dünyanın en çok sigara içen ülkelerinden bir tanesi olmasın.
Biz koruyuculuğu ve sağlıkla ilgili doğru olanları ifade etmek durumundayız. Ben Sağlık Bakanıyım. Hastalık bakanlığı değilim. Öncelikli olarak bunu ifade ederek her zaman koruyan sağlık politikası oluşturmaya çalışıyoruz. Eğer bir şey sağlıklı olmasının veya sağlıkla ilgili farklı bir boyuta giriyorsa bununla ilgili çalışmakla mükellef olan kişiyim ben.
‘SEZARYEN BİR DOĞUM ŞEKLİ DEĞİL’
Türkiye’de sezaryen oranları %61,5. Sezaryen dediğimiz esasında bir doğum şekli değil. Bir ameliyat türü. Doğal olan normal doğum kampanyasını Ekim 2024 itibarıyla Sayın Hanımefendi Emine Erdoğan’ın himayelerinde başlattık. Burada ne yaptık? 40 adet eylem planı hazırladık. Daha doğrusu 40 adet adım olarak söyledik. Dedik ki toplumun sezaryen olma oranı Dünya Sağlık Örgütü tarafından ortalama %15. Yani 10 doğumdan 1,5’u, bir veya en fazla ikisi sezaryen olmalı, primer sezaryen. Ama bu bizim %50 bandında Türkiye’de. Sezaryen oranları %65. Bazı hastanelerde %75-80. Bunu biz ‘ya siz sezaryen olmayın’ demekle yetinmedik. Ne yaptık? Bu eylem planında şunu yaptık. Önce ebelere fonksiyon tanımladık. Doğumhane tanımladık. Bakın, gebe okulları tanımladık. Bugün Türkiye’de şu anda 13 Aralık 2024’te yürürlüğe girdi. Gebe okulu oluşturuldu. 974 tane. Çünkü biz sadece hekimin veya hastanenin değil, aynı zamanda toplumsal olarak da kadınlarımızın yanında olmak durumundayız. Düşünün ki siz ilk hamileliğinizdesiniz. Özellikle gebelik döneminde son trimesterında, son üç ayında yani ya kadının hormonu değişiyor, bedeni değişiyor, psikolojisi de değişiyor. Ona destek ve onun yanında durmamız lazım dedik. Ebeleri bununla ilgili görevlendirdik. Dedik ki annelere ‘Anne okullarına gelin, gebe okullarında size psikolojik olarak veya fiziki olarak ne yapabileceğinizi öğretelim, rahatlatalım.’
Hastanelere de şunu yaptık. Doğum sorumlusunu tespit ettik. 5700 tane ebeyi doğum sorumlusu ve onunla ilgili eğitimlerini vererek esasında ebelerin doğumda daha fonksiyonel olmasını, anneyle beraber o doğum sürecinin daha hamileliğin başından itibaren onunla eşleştirerek doğumla beraber normal doğumun ne kadar fizyolojik olduğunu, bebeğe ne kadar katkı verdiğini, anneye nasıl sağlıklı olacağını, onunla ilgili nasıl bir süreç yaşayacağını anlatarak esasında sezaryen oranlarımızı düşürmeyi hedefledik. Çünkü %61 sağlıklı bir rakam değil. Ve bizim hedefimiz esasında neydi? Onu da söyleyeyim. 40 haftalık bir süreç bu doğum eylem planı. 40 haftada yapacaktık. Şu anda yaklaşık 30-35 hafta arasındayız. Temmuz sonu itibarıyla bitecek. Bizim hedefimiz doğum, sezaryen oranlarını düşürmekti. Çok şükür bütün ekibe, herkese teşekkür ediyorum. Şu anda %3 oranında toplam sezaryen oranlarında düşüklük sağladık. Bunu da denetimlerle, motivasyonlarla, toplumla beraber, annelerimiz, anne adaylarımızla beraber, ebelerimizle beraber daha da düşürmek hedefindeyiz. Çünkü bu sonuçta açık söylüyorum, %61 büyük oran. Çünkü çocuk sağlığı açısından da öyle. Çünkü doğal süreç, normal doğum fizyolojik bir şeydir. Onun için o hem çocuğun anne ilişkisi, anne-çocuk ilişkisi hem çocuğun sağlığı açısından hem annenin sağlığı açısından bunu tavsiye ediyoruz. Tabii ki tıbbi endikasyon dediğimiz işte acil durumlar dahil onlarda sezaryen olması şarttır. Ama bu %15’i, %20’yi geçmemesi gerekir. Geçiyorsa sosyal endikasyon dediğimiz, isteğe bağlı bir sezaryeni çok önermiyoruz.
Şöyle bir şey yaptık biz Merkezi Hastane Randevu Sistemi’nde, Türkiye 2024 senesinde 1 milyar 24 bin kez sağlık sistemine yararlanmış. Yani her vatandaş 12,5 kez sağlık sistemine gitmiş. Dünya ortalaması, OECD ortalaması 6,2. Yani biz esasında her vatandaşımıza Avrupa’nın, OECD’nin neredeyse iki katı kadar sağlık hizmeti sunmuşuz. Peki bu sağlık hizmeti sunarken de tetkikinden filmine, ilacından her şeyini neredeyse ücretsiz yapmışız ve baktığınız zaman Türkiye diğer ülkelere göre çok büyük bir sağlık hizmeti sunuyor. Her ucunda ülkemizin, herkese ücretsiz ve en iyi sağlık hizmetini sunuyoruz.
Peki randevu sorunumuz neden oluyor diye baktık. İnsanlarımız neden randevuyu talep etmeye başladılar ve hangi branşlarda baktılar? Bunların kök nedenleri ne? Bunlar bizim bilişim altyapımızla, bunlarla ilgili büyük bir çalışma arkadaşlar sergilediler ve insanları aradık. Dedik ki niye ihtiyaç duyuyorsunuz? Biz bunun neticesinde de büyük bir arkadaşlar, herkesi arayarak, bunun nedenlerine yönelik çözümler ve pratik işlemlerle bir de aile hekimliğini daha kuvvetlendirerek hastaneye gitmesi gerekmeden aile hekimliğinde çözülecek problemleri de veya yazılacak ilaçları da orada yazdırarak, raporlarda da dahil. Sağ olsun Çalışma Bakanımız’a da Mehmet Şimşek Maliye Bakanımıza da teşekkür ediyoruz.
Aile hekimliklerinde de bazı ilaçların, bazı raporların yazılabilmesini sağlatarak böylece işin %80 oranında 6 ay içinde, daha doğrusu temmuz ayından itibaren büyük bir çalışmayla arkadaşlarımız %80 oranında bekleyen hasta oranını, randevu bekleyen hasta oranını azalttılar. Birkaç branş hariç. O branşlarda da uzman hekim, özellikle kamu tarafında eksik olduğu için, onları da şimdi tamamlıyoruz inşallah. MHRS’yi biraz daha rahatlattık. Ama esas başka bir şey de yaptık. Bunu toplumun çoğu bilmiyor. Burada özellikle TRT vasıtasıyla bütün halkımıza özellikle ifade etmek istiyorum.
Ne yaptık? Onu da anlatayım kısaca. Aile hekimi bugün 50 yaşın, belli yaşın üzerindeki insanları arayıp hastalık taraması yapıyor. 2,5 milyon üzerinde insana biz şu anda daha hastalığı olmadan şeker, hipertansiyon, taraması yaparak insanlarımızın daha hastalığın farkında olmadan aile hekimleri tarafından bunların tespit edilmesini sağlattık. Bu çok önemli bir şey. Artı iki reçeteden bir tanesi antibiyotikti. İnsanlar antibiyotik kullanmayı o kadar alışmışlardı ki biz dedik ki eğer insanlar hastalanmıyorsa, az ilaç kullanıyorlarsa aile hekiminin bu konuda performansının iyi olduğunu gösteriyor. Çünkü o aile hekimi aynı zamanda o grubu korusun istiyoruz. O kendi nüfusunu korusun istiyoruz. Ama şöyle bir şey de yaptık, demin entegrasyondan bahsettim.
Kendi aile hekiminizi hastanelerden istedikleri anda randevu alabilir hale getirdik. Yani kendi aile hekiminize gittiğiniz zaman eğer gerçekten aile hekiminiz bunu gerekli görüyorsa bakın, bunu da bir daha vurguluyorum. Çünkü ya aile hekimine niye gideyim ben, reçete yazsın, başka bir şey yapmasın mantığını değiştirmemiz lazım. Aile hekimi gerçek doktordur. Oradaki herkesin hastalığını en iyi kendi nüfusundaki insanlardan bilen birisidir. Gerekli olduğu zaman hastaneye yönlendirme yetkisi vardır. İstediği tetkiki yapabilme ve o hastanın derdini öncelikle orada çözmeyle ilgili yeteneği ve yetkisi vardır. Onun için aile hekimleriyle lütfen herkes tanışsın. Aile hekimleri gerek duyduğu zaman da aynı zamanda hastanelerimizde onlara bir randevu kapasitesi oluşturduk. Yani siz aile hekiminiz gerekli gördüğü zaman sizi göz doktoruna da, cildiye doktoruna da, dahiliyeciye de %10 hastanelerin kapasitesini, randevu kapasitelerini aile hekimlerine açtık ve o randevuları alıyorlar. Kendi hastalarını eğer gerekli görürlerse hastanelere yönlendirebiliyorlar.
Bağımlılıkla mücadele
Esasında çapraz denetimler yapıyoruz, iller arasında. Bu denetimlerde açıkçası yani 7 bin kişiye ceza verdik şimdiye kadar ilk 5 ayda. Ama biz bunu cezayla halletmek istemiyoruz. Bu insanlar istiyoruz ki kendileri bıraksınlar. Denetimlerle, yasaklarla daha çok toplumla beraber isteyerek sigarayı bırakmalarını istiyoruz. Çünkü insanların sağlıklı olmasını istiyoruz. Onun için de insanlarla beraber bunu açık ve net söylüyorum. Sigara bırakma polikliniklerine lütfen insanlar gitsinler. Sigarayı bırakmak istiyorsanız, sigarayla yaşamak istemiyorsanız, kokusuyla, akciğer kanseri riskiyle, hayat kalitesinin düşüklüğüyle ve çocuklarınızın veya geleceğinizle ilgili problemleri yaşamamak için lütfen aile hekimlerine gidin, Sağlıklı Hayat Merkezlerine gidin, sigara polikliniklerine, sigara bırakma polikliniklerine gidin. Alo 171 var. Bunu çoğu insan bilmiyor. 171’i arayın, nasıl sigara bırakacaksınız? Nasıl bununla ilgili sorunları, bağımlılıkla ilgili problemleri çözeceksiniz? Sadece sigarayla ilgili değil ki bugün baktığınız zaman özellikle davranışsal bağımlılıklarımız riskli. Çocuklarımız interneti kullansınlar, kullanmasınlar demiyorum ama bunun bir bağımlılık haline gelmemesi için lütfen danışmanlık alsınlar, Alo 171’den veya Sağlıklı Hayat Merkezinden veya aile hekimliklerinden veya bizim çocuk gelişimcimizin olduğu Sağlıklı Hayat Merkezlerinden. Çünkü bağımlılık insanın yaşantısındaki en büyük risklerden birisi haline geliyor ve çocuklar bunun farkında olmadan bugün dünyamızın en büyük risklerinden birisi internet, oyun bağımlılığı. Kullanacaklar, onları kullanmasını öğreteceğiz ama internetin, bilgisayarın onları kullanmasına engel olacağız.
Kaynak: Yeni Safak – Aktüel
Sonraki haber Ülker fabrikasının kurucusu Sabri Ülker, vefatının 13’üncü yılında, Yıldız Holding’de düzenlenen etkinlikle anıldı. Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi Murat Ülker, babasından kalan değerleri yaşatmak amacıyla Çamlıca Kampüsü’nde özel bir anma etkinliği düzenledi. Dün düzenlenen ve çalışanlar,…
DevamıDaha sonra ticaretten sanayiye hamle eden Asım bey, işini demir ile çinkonun kardeşliğinden elde edilen galvaniz diye tanımlıyor. Asım bey işinin gelişimini yani hayatını ise bir satıcı edası ile bize şöyle özetliyor: Tuzla’daki Assan Alüminyum Tesislerimizi kurduktan sonra,…
Devamı