Sessizliğin gürültüsünde nemide’ye bir sesleniş Sessizliğin gürültüsünde nemide’ye bir sesleniş

Gülnaz Eliaçık Yıldız

Sevgili Nemide,

Aslında ikimizde bu dünyanın yerlisi değildik ama ikimizin de ortak bir kaderi vardı, doğmuş olmak! Mesela henüz on beşimdeydim sayfalarını çevirdiğimde, aklımda yazmakla ilgili en ufak bir fikir yoktu. Sense on altı yaşında körpe bir genç kız. Hikâyeni okurken altını çizdiğim satırları, elimdeki pembe kalemi, ne için not aldığımı bile bilmeden o cümleleri küçük bir kâğıda yazışımı anımsıyorum. Benim için kıymetliydin çünkü annemin gençliğinden bana yadigârdın. İlk o okumuştu seni, sonra ben. Aynı satırlara farklı zamanlarda gözlerimiz değmişti. Ama bugünden o güne baktığımda, biliyorum ki aynı duyguları hissederek gezinmiştik kalbinin içinde.

Fulford, hikâyecilik tüm edebi sanatların anasıdır ve okuyan herkes zaman zaman onun kalıcılığı üzerine düşünür, diyor. Belleğimin kuytu köşelerinde kalan adınla ve o büyük aşkının talihsiz öyküsüyle anımsıyorum seni. Doğumun annenin bu dünyadan gidişine gebeydi. Bu yük omuzlarına öyle ağır geldi ki, senin ömrün de pek uzun olmadı.

Baban Şevket Bey, annenin acısına dayanamayıp seni Doktor Osman Bey’e emanet ettiğinde çok küçüktün. İki yıl sonra geri gelip yanına aldığında ise annene ne kadar benziyordun. Belki de seni yalnız bırakıp gitmenin yüküyle, üzerine fazlaca düştü baban. Ya da annenden sonra seni de kaybetme korkusu sarıp sarmaladı içini, kim bilir… Bu yüzden istediğin her şey yapılıyordu.

Amcanın oğlu Nail’i delice seviyordun. Artık aşk, kitapların sayfasında alelade bir nesne gibi Nemide, klişe diye yazmıyor kimse! Hiçbir cümle ötekine benzemek istemiyor. Kimsenin ayak basmadığı, tuhafın tuhaf sayılmadığı romanlar yazılıyor. Zaman kendi kelimelerini doğuruyor. Halit Ziya’ya yazarların aşktan bunca köşe bucak kaçacağını, sayfaların arasında iki karakterin kısacık bir diyaloğuyla öylesine yazılıp geçileceğini söyleseler inanmazdı belki. Kimse ince hastalıktan ölmüyor artık, çelimsiz, zayıf ve hastalıklı kadınlar yok öykülerde, romanlarda. En iyi ihtimalle yatalak kalıyor bizimkiler, başlarına gelen amansız bir kazayla ya da ne bileyim bir doktor ihmaliyle mesela…

Nail’in sana getirdikleri götürdüklerinin yanında bir hiçti elbet. Pazar ve cuma günleri size gelirdi, bu yüzden sadece bu iki günün adını ezber ettin küçücükken. Azıcık geç kalsa kı yametler kopardın. Öyle haklıydın ki! Etrafında aşçının kızı Nergis’ten başka çocuk yoktu ki doyasın oynamaya. Bir bakıma Nail senin oyun arkadaşındı. Babanın senden sonra en çok sevgi gösterdiği kişiydi. Sen Nail’i değil de kimi sevecektin Allah aşkına!

Babanla birlikte Kâğıthane’ye gezmeye götürmeye evinden almaya gittiniz hani Nail’i, odanın kapısını açan o çekingen elin sahibini gördükten sonra kalbin hiç eskisi gibi olmadı. Teyzesinin kızı, dediler adı Nahit. Daha o gün anladın Nail’le aralarında özel bir bağ olduğunu. Bu bağa rağmen Nail’le nişanlandın sandın ki sevdiğin gibi sevecek seni. Böyle olmaz romanlarda Nemide, biri hep daha çok sever diğeri hep bir başkasını! Nahit senin zayıf bedenine, hasta haline bakıp aşkını kalbinde taşıyor, kaderine razı oluyordu. Ama her kadın gibi sonunda anladın sen de. Daha az sevilmeye razı gelmediğin o yüzüğü çıkarıp Nail’e verdiğin için seni bir kez daha sevdim.

Ben olsaydım Nail’i seni çok severken yazardım, Nahit’i araya hiç karıştırmazdım belki ama bir rakip de lazım geliyor değil mi? İnadına mutlu son yazacaktım sana işte, kimse okumayacaktı o zaman belki, adın duyulmayacaktı. Nur içinde uyu Nemide, seninle yeniden konuşmak güzeldi…

Lionel

Yazıya tutkuyla bağlı olan Lionel, At gözlüklerini çıkarıp çevresine bakiyor ve gördüklerini Bikonu.com’da gündemi farklı bir bakış açısıyla ele alıyor. Analitik yaklaşımı, sade dili ve dikkat çekici yorumlarıyla okurların ilgisini çekmeyi başarıyor. İlgi alanları arasında güncel haberler, kültür, toplum ve insan hikâyeleri yer alıyor.

İlgili Yazılar

Duymaya ve sezmeye davet ettim Duymaya ve sezmeye davet ettim
  • Mayıs 17, 2025

Film yapmanın gittikçe zorlaştığı ya da süreçlerin çetrefilleştiği bir dönemde beyaz perdeye gelen Gülizar, istemediği biriyle evlendirilmek istenen bir kadının yaşadığı tacizi ve sonrasında yaşadıklarını anlatıyor. Kritik bir meseleyi ele almasının yanında işleyişinde sadeliği ve göstermekten ziyade hissettirmeyi…

Devamı

Devamı
Eskişehir Uluslararası Film Festivali 23 Mayıs’ta kapılarını açacak: Festival vicdanı, hafızayı ve insan hikâyelerini seyirciyle buluşturacak Eskişehir Uluslararası Film Festivali 23 Mayıs’ta kapılarını açacak: Festival vicdanı, hafızayı ve insan hikâyelerini seyirciyle buluşturacak
  • Mayıs 16, 2025

Geçmiş yıllarda da olduğu gibi Eskişehir Uluslararası Film Festivali, yeni filmleri ve yönetmenleri keşfetmeyi, seyircileri film yaratıcılarıyla buluşturmayı ve sinema üzerine düşündürmeyi hedefliyor. Türkiye’nin üniversite kimliği taşıyan tek uluslararası uzun metraj film festivali olma özelliğini sürdüren bu etkinlik,…

Devamı

Devamı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir