Beyaz Gemi’nin ‘Çocuk’u Beyaz Gemi’nin ‘Çocuk’u

Gülsüm Uysal

Sevgili Çocuk,

Büyük sayılmazdım tanıştığımızda. Bir dişçinin kitaplığındaydın. Rafta, diğerlerinin yanında keşfedilmeyi bekliyordun. Beklerken olmuştu aslında her şey. Dişim çekilecekti ve korkuyordum. Çünkü dişçilerden korkardı çocuklar. Pırıl pırıldı sayfaların. Seni hemen oracıkta tanıyabilir, hatta belki izin alıp yanımda bile götürebilirdim. Dahası, her şeyi unutabilirdim yanındayken. Çocukların böyle tuhaf huyları vardır bilirsin. Bir anlığına unutur, olmadık zamanlarda da hatırlayıveririz. Biliyor musun o gün sayende aklımdan uçup gitmişti korkularım.

Bazen düşünüyorum da – doğrusu sık sık- duyarlılığının muhakkak bir bedeli olacaktı değil mi? Her şeyin fazlasıyla farkındaydın. Ne diyordu deden seninle ilgili “Mısır koçanı boyunda bir çocuk daha ama büyük adam gibi karakter sahibi.” Belki de buydu en büyük kusurun. Bu kadar derinden hissetmeseydin ya da ne bileyim yaramaz bir çocuk olsaydın üzülmezdin, üzülmezdik değil mi? Hayır, hayır! elbette seni suçlamıyorum. Aksine, seninle gurur duyuyorum. O kayalara öyle güzel isimler bulmasaydın ve yanından geçip gitseydin her şeyin, nasıl tanırdık ki birbirimizi, öyle değil mi? Etrafına merakla bakman, her defasında hayran kalacağın bir neden bulman, eşyayı dahi incitmeden sevmen…Seni diğerlerinden ayıran bunlardı işte. Her şeyi görüyordun her rengi, her ayrıntıyı. Cılız bir dal, küçücük bir taş bile anlam kazanıyordu sen baktığında. Çantanı da bu yüzden sevmiştin, kayalara da bu yüzden isim vermiştin. Ah çocuk ne güzeldin, ah çocuk sen hep güzelsin.

Neden sonra anladım ki, seni ne vakit düşünüp konuşsam, çenesi düşüyormuş kalbimin. Durmadan, yorulmadan yazmak isteyişimin nedeni buymuş meğer. Samimiyetine, doğallığına özeniyorum her defasında. Gölgede bırakıyorsun abartılı olan her şeyi. Dikkatimi sadece sana verdiğimde -ki ben sembolleri bir kenara bırakıp yalnızca masum dünyanda kalmayı tercih ediyorum çünkü aradığım her şey orada- toprağımın altından ağır ağır sular akıtıyorsun. Güçlendiğimi, dallanıp budaklandığımı hissediyorum.

Kimsenin inanmaya layık görmediği şeylere inanıyordun sen. Bir gün Beyaz Gemi’yle babanın geleceğine, okula gideceğine, Maral Ana’ya… Bana sorarsan, bu söylediklerime inanan birisi daha vardı: deden. Sırf bu yüzden seni okula götürmüyor muydu zaten? Maral Ana masalını da sana o anlatmamış mıydı? Hem dürbününü deden almamış mıydı? Artık kızma, büyükler de hata yapar bazen. Tamam, hiçbirimiz senin kadar cesur olamadık belki ama deden seni çok seviyordu. Seni en çok deden seviyordu.

Öyle güzel bekliyordun ki, en güzeli bu diyordum içimden. Hangimiz bekledik bir eşikte senin kadar? Birinin kızdığını, şaşırdığını, korktuğunu görebilirdik pekâlâ ama beklemek öyle miydi? O yalnızca hissedilebilen bir şeydi. Ve sen çocuk bekliyorum demeden, kimsenin ayağına dolanmadan, ağırbaşlı ve sakin ne çok bekledin. Seni uzaklarda aramayacağım hiç, ulaşabileceğim bir mesafede beni beklediğini biliyorum.

Senin iki masalın vardı, bunu hiç unutmadım. Belki bir masala sığamayışın, onlarcasının arasından çekip çıkardı seni. Bir masala sıkışıp kalsaydın ya da ne bileyim balık olmasaydın, aklımda yer etmezdin bu kadar. Ne zaman kaybetsem yönümü yazı yolculuğumda ve ne zaman sıkışıp kalsam kelimelerin arasında, aklıma hemen balık oluşun gelir. Kayalara verdiğin isimleri, taşlarla gevezelik ettiğin anları düşünürüm. Derlenip toparlanırım hemen. İşte bu yüzden hikâyemizi böyle pat diye bitirmemeliyim. Bir son lazım şimdi ikimize. Çocukluğumun üstünde biriken tozları her defasında yeniden silkelediğine mi sevinsem, balık olup gidişine mi üzülsem bilemedim. İyi ki tanımışım seni çocuk ya hiç tanımasaydım…

Lionel

Yazıya tutkuyla bağlı olan Lionel, At gözlüklerini çıkarıp çevresine bakiyor ve gördüklerini Bikonu.com’da gündemi farklı bir bakış açısıyla ele alıyor. Analitik yaklaşımı, sade dili ve dikkat çekici yorumlarıyla okurların ilgisini çekmeyi başarıyor. İlgi alanları arasında güncel haberler, kültür, toplum ve insan hikâyeleri yer alıyor.

İlgili Yazılar

UNESCO Dünya Miras Listesi’nde Türkiye’deki alanların sayısı 22’ye ulaştı UNESCO Dünya Miras Listesi’nde Türkiye’deki alanların sayısı 22’ye ulaştı
  • Temmuz 12, 2025

Dışişleri Bakanlığı, Manisa’nın doğusunda bulunan “Sardes Antik Kenti ve Bin Tepeler Lidya Tümülüsleri”nin, UNESCO Dünya Miras Listesi’ne kaydedilmesiyle Türkiye’nin UNESCO Dünya Miras Listesi’ndeki alanlarının sayısının 22’ye ulaştığını bildirdi. Bakanlık, konuya ilişkin yazılı açıklama yaptı. Sardes, akropolis, surla çevrili…

Devamı

Devamı
Bakan Ersoy müjdeyi verdi: Sardes Antik Kenti ve Bin Tepeler Lidya Tümülüsler UNESCO Dünya Miras Listesi’nde Bakan Ersoy müjdeyi verdi: Sardes Antik Kenti ve Bin Tepeler Lidya Tümülüsler UNESCO Dünya Miras Listesi’nde
  • Temmuz 12, 2025

Manisa’nın Salihli ilçesinde yer alan Sardes Antik Kenti ve Bin Tepeler Lidya Tümülüsleri, UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dâhil edildi. 2013 yılından bu yana UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi’nde bulunan arkeolojik alan, 47. Dünya Miras Komitesi Toplantısı’nda oy birliğiyle…

Devamı

Devamı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir