Osmanlı mutfak kültürü Osmanlı mutfak kültürü

Türk mutfak tarihinde Osmanlı döneminin müstesna bir yeri vardır. Onu ayrıcalıklı kılan çok sayıda hususiyet bulunmakla birlikte en fazla öne çıkanı, birçok farklı kültürden etkilenerek ve geniş imparatorluk coğrafyasındaki ürünlerden yararlanarak zengin, dengeli ve kompoze bir yapıya sahip olmasıdır. VakıfBank Kültür Yayınları’nın çalıştay serisinin dördüncü kitabı “Osmanlı Mutfak Kültürü: Saraydan Halka, Klasikten Moderne” adlı eseri, Osmanlı mutfağının zenginliğini ve kültürel çeşitliliğini yansıtan 11 makaleyle kapsamlı bir şekilde ele alıyor. Prof. Dr. Arif Bilgin ve Dr. Ömer Faruk Can editörlüğünde hazırlanan kitap, 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar uzanan dönemde hem saray hem halk mutfağını, temel gıdalardan lüks tüketime kadar geniş bir çerçevede inceliyor. Osmanlı mutfağının birçok kültürden beslenen yapısı, eserde hem ekonomik-sosyal hem kültürel tarih perspektifiyle ele alınıyor. Kitap, yemeklerin sosyal ilişkilerdeki rolünü ve farklı sınıflar arasındaki etkileşimleri de göz önüne sererek okuru adeta bir lezzet yolculuğuna çıkarıyor.

Başka kaynaklarda geçmeyen yemekler var

Prof. Dr. Arif Bilgin, 17. yüzyıl İstanbul’unda yaşamış bir sûfî olan Seyyid Hasan’ın tuttuğu günlük (Sohbetnâme) üzerinden İstanbul mutfağını incelediği makalesinde, sadece tekke mutfağını değil, halkın gündelik yemek pratiklerini ve toplumsal ilişkilerini de derinlemesine ele alıyor. “Bir Sûfînin Dünyasından İstanbul Mutfağına Bakmak: Sohbetnâme’de Yemek Kültürü” başlıklı çalışmasında Bilgin, Seyyid Hasan’ın günlüklerinin yemek kültürüne dair eşsiz bilgiler sunduğunu belirtiyor. Bilgin, “Seyyid Hasan’ın günlüklerinde sadece yemek isimleri değil; sofranın etrafında kurulan dostluklar, tasavvufî meclislerdeki ikram kültürü ve yemeğe yüklenen anlamlar da yer alıyor” diyor. Sohbetnâme, klasik Osmanlı yemek kitaplarında yer almayan yemeklere yer vermesiyle dikkat çekiyor. Bilgin, “Davudpaşa köftesi gibi başka kaynaklarda geçmeyen tariflerle karşılaşıyoruz. ‘Kulak sofrası’ gibi ifadeler ise dönemin sofra şekilleri hakkında fikir veriyor” diyerek bu detayların dönemin mutfak kültürünü daha yakından anlamaya imkân tanıdığını ifade ediyor.

Yemekler mevsim takvimine göre yapılıyordu

Et yemeklerinde tavuğun, köftenin, yahnilerin ve kuzu etinin öne çıktığını belirten Bilgin, mevsimsel detaylara da dikkat çekiyor. Bilgin, “Osmanlı toplumunda rûz-ı kasımdan (8 Kasım) rûz-ı hızıra (6 Mayıs) kadar kuzu kesimi yasaktı. Beş ay boyunca kuzu tüketemeyen halk, kuzu kesimine izin verilen Hıdırellez’in başlamasıyla bu arzularını gerçekleştirirdi. Hasan’ın sufi çevresinin de Mayıs’ın başını özlemle beklediğini anlıyoruz” diyor.

Lionel

Yazıya tutkuyla bağlı olan Lionel, At gözlüklerini çıkarıp çevresine bakiyor ve gördüklerini Bikonu.com’da gündemi farklı bir bakış açısıyla ele alıyor. Analitik yaklaşımı, sade dili ve dikkat çekici yorumlarıyla okurların ilgisini çekmeyi başarıyor. İlgi alanları arasında güncel haberler, kültür, toplum ve insan hikâyeleri yer alıyor.

İlgili Yazılar

Fatih Sultan Mehmet’in 544. ölüm yıldönümünde fetih ruhu devam ediyor Fatih Sultan Mehmet’in 544. ölüm yıldönümünde fetih ruhu devam ediyor
  • Mayıs 2, 2025

Fatih’in adını duymak, 15. yüzyılda Avrupa saraylarında korkuyla anılmasına yetiyordu. Papa, onun ilerleyişini durdurmak için seferberlik ilan etti, İtalyan şehir devletleri tedirginlik içinde duvarlarını yükseltti. Ancak hiçbir engel, onun stratejik dehası ve ilimle donanmış yönetim anlayışı karşısında duramadı.…

Devamı

Devamı
Uludağ mayıs ayında beyaza büründü Uludağ mayıs ayında beyaza büründü
  • Mayıs 2, 2025

Sonraki haber Uludağ mayıs ayında beyaza büründü Kış turizminin önemli merkezlerinden Uludağ’da, mayıs ayında kar yağışı etkili oldu. Oteller Bölgesi’ndeki bazı pistler yer yer beyaza büründü. Kayakseverlerin ‘Beyaz Cennet’ olarak tanımladığı, Türkiye’nin önemli kış turizm merkezlerinden olan, 20…

Devamı

Devamı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir