Murat Ülker yapay zekânın atladığı gerçeği yazdı: SHG Airshow 2025 Murat Ülker yapay zekânın atladığı gerçeği yazdı: SHG Airshow 2025
Lionel
Murat Ülker, kişisel internet sitesinde yayımladığı yazısında yapay zekâyı teste tabi tuttu. “Sivrihisar’ın nesi meşhur?” sorusunu yönelttiği yapay zekânın tarihi yapılardan yöresel lezzetlere kadar uzun bir liste sunduğunu ancak bölgenin en güçlü modern değerini es geçtiğini söyleyen Ülker, SHG Airshow’a dikkat çekerek esprili bir dille şu ifadeyi kullandı:
“Cahil yapay zekâ işte… Sivrihisar Havacılık Gösterileri’nin de meşhur olduğunu söylemeliydi. Neyse, öğrenecek.”
Murat Ülker, yazısında şu ifadelere yer verdi;
Sivrihisar en çok Nasreddin Hoca’nın doğum yeri olması, zengin tarihi ve mimarisi, özgün yöresel yemekleriyle, dövme sucuklarıyla meşhurdur.
Tarihi ve kültürel unsurlar açısından Frig, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı uygarlıklarının izlerini taşıyan önemli bir tarihi merkezdir. Nasreddin Hoca’nın doğum yeri olup, her yıl haziran ayında Nasreddin Hoca şenlikleri düzenlenmektedir. Anadolu’nun en büyük ahşap direkli camilerinden Ulu Cami ve restorasyonu bitmek üzere olan Ermeni Kilisesi göze çarpan tarihi eserlerdendir.
Sivrihisar, zengin flora ve faunası, Balıkdamı Kuş Cenneti doğa alanı ile doğa turizmine uygun bir yerdir. Cahil yapay zeka işte, halbuki Sivrihisar Havacılık Gösterileri de meşhurdur, demeliydi. Neyse, öğrenecek… Ne bilsin, orada Türk insanının bir araya gelip, birbirine dayanıp ortaya dünyada parmakla gösterilecek kadar özel işler çıkardığını… Haydi ben bu farklı goyamı yazayım da yz de öğrensin.
[embedded content]
20–21 Eylül 2025 tarihlerinde Ay-Yıldız aşığı eski dostlarımın daveti üzerine Sivrihisar Havacılık Merkezi – Necati Artan Tesisleri’ne gittik ve Türkiye sivil havacılığının güzel organizasyonlarından birine tanıklık ettik. Onuncu yılını kutlayan SHG Airshow, artık yalnızca bir etkinlik değil; Türkiye’de havacılık kültürünün gelişimini, dönüşümünü ve toplumsal karşılığını gösteren bir sembol halline gelmiş, bizzat şahidim.
Etkinlik ilhamını, Mustafa Kemal Atatürk’ün ““İstikbal ve dahi İstiklal göklerdedir” sözünden alıyor. SHG Airshow’un yıllar içindeki büyümesi, Türkiye’nin bu ideal doğrultusunda havacılıkta nasıl bir ivme yakaladığını da gözler önüne seriyor. Açıkçası gördüklerimle iftihar ettim. https://www.shgairshows.com/
2015’ten 2025’e Bir Başarı Hikâyesi
Sivrihisar Havacılık Merkezi’nin kuruluş hikâyesi, Türkiye’de havacılığın özellikle sivil alanda eksikliği hissedilen etkinlik, eğitim ve tanıtım platformlarına duyulan ihtiyaçla başlamış. 2013 yılında ilk inşaatlarla başlayan yerleşkede, 2015 yılında da ilk defa hayata geçen SHG Airshow, başlangıçta birkaç yerel ve ulusal pilotun katıldığı daha küçük bir organizasyonmuş. Ancak çok kısa süre içinde profesyonel organizasyon kabiliyeti, uluslararası güvenlik standartları, eğitim ve toplumsal farkındalık misyonu, Türk havacılık tarihine duyulan saygı, gençlere havacılığı sevdirme hedefi sayesinde Airshow on binlerce kişinin izlemek için gelmesiyle Avrupa’da ciddi bir görünürlük kazanmış.
[embedded content]
Filmdeki uçaklar dakikalarıyla:
00:00 Eurofighter /00:16 Semin Öztürk Şener akrobasi uçuşu / 00:39 Türk Hava Kuvvetleri Solotürk /01:17 T-6G Texan /01:40 Pars & GrandPa Show /01:55 Boeing Stearman ikilisi /02:06 Bell UH-1H Helikopter (Huey) /02:16 T-28B Trojan /02:20 DC-3 /02:42 Misafir uçuşları /02:58 P-51D Mustang (Ferocious Frankie)
Airshow daha başlamadan gösteri uçaklarının çoğunu bir arada görünce şaşırmadım değil. Bu vintage değerindeki neredeyse 100 yaşına yaklaşan ve hepsi mükemmel bakımlı uçar durumdaki uçakları dünyanın birçok ülkesinden bir araya getirmek, sergilemek, bir de üstüne gösteri uçuşu yaptırtmak öyle böyle bir emek değil. Uçaklar adeta resmi geçit yaparken aralarından dolaşmak gerçekten keyifli oldu.
Tesisin içini gezerken ikinci dünya savaşında kullanılan temsili erzak paraşütleri ilgimi çekmişti. Daha ilk dakikalardan itibaren gördüğüm ilginçliklerden biri de kontrol kulesinin taşınabilir olması idi. İhtiyaç insana neler yaptırıyor neler..
Typhoon’un performansı yalnızca bir hız veya güç gösterisi değildi; aynı zamanda modern askeri havacılığın ulaştığı teknolojik seviyenin sahnede sergilenişiydi. 9G’ye yaklaşan manevralar, süpersonik geçişe yakın hızlanmalar, yüksek irtifa tırmanışları, ses duvarına yakın dalış profilleri gösteriyi izleyenlere hem teknik hem tarihsel bir deneyim sundu.
Türkiye’de kadınların havacılıktaki tarihsel ve güncel varlığının güçlenerek devam ettiğini gösteren bir sinyali aldım ben bu gösterilerden. Türkiye’nin ilk profesyonel kadın akrobasi pilotu Semin Öztürk Şener’in kırmızı uçağıyla yaptığı gösteri ise harika idi. İlk uçuşunu yaptığı bu meydanda onuncu yılında yeniden sahneye çıkmış Bu yüzden de oldukça ilgi gördü. Semin Hanım’ın tam da kendi hikayesinin başladığı yerde, gençlere ilham veren bir performansla izleyici karşısına çıkması, Airshow’un toplumsal rolü olduğunu da hatırlattı bana. Bu arada çocukların gösterilere ilgisi, gösterilerden sonra kendilerine ayrılan yerlerde “topgun” görünümündeki pilotlarla fotoğraf çektirme yarışı, bazen Türkiye’nin oldukça kalabalık gündeminde neleri kaçırabildiğimizi de bir kez daha hatırlattı bana.
Havacılık Tarihine Açılan Bir Pencere
Bu yılın duygusal ve tarihsel doruk noktası, Türk havacılığının kurucu figürlerinden Vecihi Hürkuş anısına inşa edilen Vecihi XIV replikasının ilk uçuşu olduğu konuşuldu. Bu uçuşu özel kılan unsurlar: Uçağın bir replikadan fazlası olarak “yaşayan bir tarih” niteliği taşımasıydı. Uçuş sırasında Vecihi Bey’in torunu Zeynep Sayım Hanımefendi de izleyiciler arasındaymış ve Hanımefendi’nin el izi o gün Vecihi XIV’ün gövdesine uygulanarak dedesinin hatırası ile birlikte uçaktaki yerini alarak çok hoş bir hatıra bıraktı.
SHG Airshow, bende iftihar, umut ve hayranlık uyandırdı. Gösteri gerçekten de planlandığı gibi 16.54’te bitti. Tüm havacılık sektöründeki aslında “askeri” disiplindeki bu zamanlama, zamana uyma meselesi bana hep çekici gelmiştir. Burada bir “askerilik” de yok, her şey sivil ama işin lazımesi dakik olmayı gerektiriyor. Şimdi soruyorum hangi iş şu kısa hayatta dakik olmamayı gerektiriyor ki? Bazen niye zamana bu kadar cömert davranıyoruz? Neyse felsefeyi bırakıp yazımı bitireyim.
Tabii Eskişehir deyince kime rastlamam normaldi? Sevgili kardeşim Firuzhan Kanatlı’ya… Sarıldık, öpüştük, hasret giderdik, biraz da sohbet ettik. Günün güzel kazanımlarında biri de bu oldu.