
‘Bu sistem, müzik tarihindeki milyonlarca eseri tarayarak içlerindeki duyguları, ezgileri ve armonileri öğreniyor; ardından bu kodları yeniden harmanlayarak “insan eli değmiş” gibi görünen melodiler yaratıyor.
Yapay zekânın melodileri bize yabancı değil. Çünkü çoğu, yıllarını müziğe adamış bestecilerin eserlerinden besleniyor. Türk müziğinin hafızasında bir arkeolog gibi dolaşıyor; her dönemin izinden, her melodinin gölgesinden yararlanıyor. Biz farkında olmadan, geçmişte ürettiğimiz duygular algoritmaların elinde yeniden biçimleniyor. Yakında mahkeme salonları, bu melodilerin kime ait olduğu sorusuyla dolacak. Unutulmasın; O besteler bir düğmeye basanların değil; o melodiler hâlâ gerçek bestecilerin hakkı.
İşin büyüleyici bir yönü de var: Elinde çok eski bir kayıt var diyelim — dedenizin söylediği bir türkü, babanızın sesi ya da Âşık Veysel’in yıllar önceki kaydı… O dönemin şartları belli; cızırtılı, loş, solgun bir ses. O kaydı yapay zekâya veriyorsun; sistem o sesi öyle bir “canlı” hale getiriyor ki inanmakta zorlanıyorsun.
Ses pırıl pırıl, orkestrasyon muazzam, her şey modern bir stüdyo kaydı gibi.
Sonuç gerçekten büyüleyici. Ve bu yüzden kimse bunun karşısında duramayacak.
Yapay zekânın solistleri kusursuz; enstrüman çalımları inanılmaz, aranjeleri gerçekçi ve teknik olarak olağanüstü.
Her nota yerli yerinde, her duygu tam kararında. Film müziklerinde de durum aynı..
Peki geriye ne kalacak?
Hiçbir şey…
Çünkü müzik, insanın hatasıyla güzeldi.
O küçük yanlış nota, o kontrolsüz nefes, o içten gelen kırılma…
Artık hata da yok, insan da.
‘Ruhsuz bir sistem, milyonların ruhuna dokunmaya başladı.’
GEÇMİŞ OLSUN’
Kaynak: Onedio












