Site icon Bikonu

İnsanlık hallerimiz İnsanlık hallerimiz

İSMAİL KARAKURT

Yazmak bir dokunmak biçimidir; hayata, seçilen temaya ve dile. Her yazar kendi zihniyeti, birikimi ve zevkine göre dokunur bu üçlüye. Belki de bundan yazarların ilk yakınlığı hayatın kendisine ve onun dildeki temsilinedir. Bu şiirde de böyle, öyküde de. Pekiyi, şiirsel anlatımın başat olduğu bir hikâye kitabı nasıl okunur?

“Alışma Talimleri” adlı ilk hikayesinde anlatıcı, bir dükkânda dalgınlıkla unuttuğu telefonunu almak için AVM’nin açılmasını bekliyor. Eski zamanlara gidiyor, içindeki zamanı yaşıyor. Özlüyor, sorguluyor, konuşuyor, seyrediyor. Kâh cümlelerini tamamlıyor kâh eksiltili bırakıyor. Hayatın yalnızca kendi kurallarıyla bir yerin ve bir zamanın içinde işleyişine şiirsel bir dil ile dikkat çekerken de “Her adım başka bir koşuya doğru hamle midir?” diye sormadan da edemiyor. Anlatıcı burada anlatılanın içinde yer almıyor, anlattığı olayın dışında, gören durumundadır. Gördüklerini anlatırken üçüncü tekil kişi ağzıyla konuşuyor. Tabiata bakışıyla tamamlıyor öyküsünü.

“İnsanın insana ettiğini kim eder bu dünyada?” sorusuyla devam ediyor “Azize’nin Baharla İmtihanı”na. Sonra Azize adına sorgular, sorgular… Kadınların günlük hayat içinde yapıp ettikleri. “Bir Patikada”, bir duyguya, hatta duruma en baştan yeni bir enerjiyle başlama kolaylığı konuşularak ilerleme söz konusu… Hikayeyle verilen mesaj da anlamlı: “Hayat, gerçekliğini yaşadığını sanan, sağa sola sataşan, gücünü hasetlikten yana kullanıp, her şeyi solduranla ayrı bir hesaplaşma içinde.” Ama rızkının peşinde koşan insan için bir parça da olsa iyiliğin yolunu kesmesi esastır. Kedere, hüzne düşkün insan güllere inancını yitirir mi?

Meral Afacan Bayrak, “Biz Hep Çiçek Açarken” kitabındaki öykülerde anlatıcısını günlük hayatın içinden seçtiği insanların sesi, dili olarak okurun karşısına çıkıyor. Öykülerinde sıradan olay ve durumlarda genellikle acı çeken, maişeti için çalışan yorulan, kendine, dostuna konuşan açılan insanları, kadınları ustaca işleyerek iyi bir anlatıcıya, öykü kahramanlarına ya da tiplerine dönüştürüyor. Yazar, anlatıcı yahut öykülerdeki kişilerin yaşadıkları ve kırılganlıklarıyla birlikte okuru da bu yaşanmışlıklar üzerinden hayatı sorgulamaya davet ediyor. Hayatı yeniden kurma çabası veriyor. Bunu arı duru, şiirsel bir dil ve anlatımla yapıyor. Hiçbir şey yersiz ve zamansız değil. Genellikle kısa veya eksiltili cümleleri tercih ediyor. Betimlemeler de öyküler gibi kısa ama nefes aldırıcı, yerli yerinde. İnsan, “Gölgesini bile götüremeyeceği yerlerin hasretiyle günlerini geçiriyor.”