Bikonu

Murat Ülker milyonlarca insanın hayatını değiştiren yöntemi anlattı: ‘Bırak Yapsınlar’ teorisi Murat Ülker milyonlarca insanın hayatını değiştiren yöntemi anlattı: ‘Bırak Yapsınlar’ teorisi

Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi, pladis ve GODIVA Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, ABD’li yazar Mel Robbins’in “Bırak Yapsınlar” teorisini anlattı. Ülker, yazısında hem Robbins’in tecrübelerine hem de kendi yaşamından örneklere yer verdi.

başlıklı yazısı şu şekilde;

Yazarımız Robbins, kendi hayatında bunu yıllarca deneyimlemiş. Başkalarını memnun ettikçe rahat edeceğini, onların onayıyla huzur bulacağını düşünmüş, ancak sonuç değişmemiş. Yorgunluk, tükenmişlik ve yetememek hissi peşini bırakmamış. Ne kadar uğraşsa birileri mutlaka hayal kırıklığına uğruyor, birileri mutlaka onu eleştiriyormuş. Peki bu işin başka bir yolu var mı? Robbins’in bu soruya yönelik 2 kelimelik çok net bir yanıtı var: Let Them, yani Bırak Yapsınlar. Bu kadar basit.

Ve sonra kafasında kısır döngü başlıyor:

Aslında cevap basit, çünkü çoğumuz çevremizde olan biteni kontrol etmek istiyoruz. İçinde bulunduğumuz durumu, insanların bizi nasıl gördüğünü, hatta hislerini yönetmek istiyoruz. Çünkü bu kontrol illüzyonu bize sahte bir güvenlik hissi veriyor. Ama bu bir yanılgıdan ibarettir.

Gerçek şu ki, başkalarının kararlarını kontrol edemezsiniz. Ve onları kontrol etmeye çalışmak sadece sahip olduğunuz kaygıyı büyütür ve derinleştirir. Bırakın ne isterlerse yapsınlar, eğlensinler, istedikleri gibi yaşasınlar. Bunu gerçekten kabullenebildiğiniz vakit, sahip olduğunuz kaygı seviyesi azalmaya başlıyor.

Böyle düşünebildikten sonra, teorinin ikinci ayağı “Let Me” kısmı devreye giriyor. Soru şu: “Peki şimdi ben ne yapacağım? Ben bu durum karşısında ne istiyorum? Ne yapabilirim?”

Hayatın Stres Testi

Günlük hayatta stresi tamamen ortadan kaldırmak mümkün değil; mesele bu stresin sizi altüst etmesine izin vermemektir yani başkalarının davranışları sizin ruh halinizi belirlememelidir. Mesela sizi geciktiren kasiyer, siparişinizi bir türlü getirmeyen garson, uçakta yüzünüze öksüren yolcu, yolculukta arkanızda saatlerdir ağlayan bebek, hiçbiri sizin enerjinizi çalmamalıdır. “Let Them” yani bırak yapsınlar yaklaşımı burada devreye giriyor. Onlar kendi hayatlarını yaşasın, siz kendi huzurunuzu koruyun. Çünkü sizi rahatsız eden bu durumlar düzelmeyecek, ancak siz kendi iç huzurunuzu koruyacak stresini yöneteceksiniz.

Başkalarının Düşüncelerine Teslim Olmak

Kendi isteklerimiz ve hayallerimiz yerine, çoğu zaman ‘başkaları ne der?’ diye düşünüyoruz ve kararlarımızı buna göre şekillendirmek, fevkalade yıpratıcı oluyor. İnsanın zihninden günde ortalama 70 bin düşünce geçer. Başkalarının zihnini yönetmeye çalışmak beyhude; üstelik başkalarının ne düşündüğünü önemserken kendi hayatımıza dair özgürce karar verebilmek neredeyse imkansızdır.

Burada devreye Frame of Reference olarak tanımlanan kavram giriyor. Birinin seni neden eleştirdiğini ya da onaylamadığını anlamak için, onun hangi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak bugünkü yargılara vardığını düşünmek gerekiyor. Robbins, bu perspektifi kazandığında annesine olan öfkesini dindirebilmiş. Bu, Let Them teorisinin ikinci katmanını oluşturuyor. Bir yandan bırakmak, vazgeçmek, öte yandan anlamaya çalışmak. Yanlış anlamayın… Doğru olmayanı meşrulaştırmaktan, üstü kapalı ya da açık onay vermekten bahsetmiyoruz; anlam vermekten bahsediyoruz. Bu anlayış hem sizi rahatlatacak hem de karşınızdakini anlamanızı sağlayacak.

Doğru kararlar genellikle yanlış hissettirir. Başkalarını hayal kırıklığına uğratacağımızı düşündüğümüzde, içimizdeki suçluluk ve korku mantığımızın önüne geçer. Bu nedenle çoğu insan, yanlış ilişkilerin içerisinde yaşlanır ve hayatını mutsuz olduğu işlerde harcar veya kendi isteklerinin zıddını yaşar.

Ama kıyasın bir de bambaşka bir yüzü var. Robbins buna teacher yani mürşit diyor. Yani kıyasladığın kişiyi bir rakip olarak değil, bir öğretmen olarak görmek. Bu hiç kolay değil. Hele o kişi sizin hayalini kurduğunuz o kariyere ulaşmışsa veya hayal ettiğiniz başka şeylere kavuşmuşsa; o zaman Mel’in önerdiği şey ise şu: O kişiye öfkelenmek ve onu kıskanmak yerine, onun hikayesinden ne öğrenebileceğinize bakınız.

Robbins, kitabında bu yaklaşımı öneriyor. Kendinize bir yıl verin ve bu süre boyunca yeni insanlarla tanışmak için çaba gösterin. Bazı dostluklara anında ısınırsınız, bazılarıysa olgunlaşmak için zaman ister. Her insanın hayatınızda kalıcı olamayacağını da bilmelisiniz. Bazıları sadece bir şey öğretir, bazıları ise yalnızca kısa bir süre size eşlik edecektir. Bırak Yapsınlar, eski dostlukları bırakmak, Bırakın Yapayım ise yeni bağlar kurmak cesaretini verir. İkisini birlikte yapabildiğinizde hem yükleriniz hafifler hem de hayatınıza taze bir soluk getirebilirsiniz. Belki de en değerli dostluklarınızın bazıları, henüz tanışmadığınız yeni bireylerle olacak, kimbilir?

Peki, onları etkilemenin bir yolu var mı? Robbins şöyle diyor: Bırakın kendi kararlarını versinler. Onları değiştirmeye çalışmayı bıraktığınızda, üzerinizdeki o ağır yük hafifler. Üstelik aranızdaki ilişki artık daha sağlıklı bir hal alabilir.

A (Apologize and Ask) – Geçmişte baskı yaptığınız için özür dileyin ve konu hakkında açık uçlu bir soru sorun yani cevabı evet/hayırdan ibaret olmasın.

C (Celebrate) – En küçük ilerlemeyi bile kutlayın. Bir gün spor yaptıklarında bunu fark edin ve takdir edin; ama bunu samimi bir şekilde abartmadan yapın.

Kolay mı? Tabii ki değil. Değer verdiğiniz birini ya da ekibinizi sıkıntı çekerken izlemek kadar zor bir şey yoktur. Hele ki onun işini kolaylaştırmak için elinizden geleni yapmak varken; fakat bu noktada yardım etmekle kurtarmanın aynı şey olmadığını bilmelisiniz. Yardım etmek, alan açmak, dinlemek ve kaynak sunmaktır. Kurtarmak ise sorumluluğu tamamen üstlenmektir ve bu hem sizin hem de karşı tarafın tükenmesine yol açar. Bilakis onların yoluna ışık tutun, sırtınızda taşımayın. Onların yanında yer alabilir, onlara inandığınızı gösterebilir ve ihtiyaç duyduklarında elinizi uzatabilirsiniz. Bırakın Yapsınlar yaklaşımının en güçlü öğretilerinden biri tam olarak budur. İnsanların kendi hikayelerinin kahramanları olması için gereken alanı tanımak gerek.

Ardından “Bırakın Yapayım” geliyor. Yani kontrolü elinize almak, kendi hayatınızın sorumluluğunu üstlenmek zamanı, hatırlayın:

Hayal ettiğiniz kariyere başlamak için risk almak,

Sizin gerçek yaşamınız, hayatınız ve duygularınızdan başkalarını sorumlu tutmaktan vazgeçtiğiniz anda başlıyor. Ben işgüzarlığı bırakalı çok oldu. Ben başkasının dertleriyle dertlenmemeyi öğreneli çok oldu. Yani ben başkalarının sorunlarını onlar istemedikçe konuşmam, hele üçüncü kişilerle başkaları hakkında hiç konuşmam. Genelde şöyle başlar bu tip konuşmalar: sana bir sır vereceğim… bense sırrını söyleme dostuna o da söyler dostuna derim. Sonra gerçekte benden ne istediğini ve nasıl yardımcı olabileceğimi sorarım. Net bir cevap alamazsam da ısrarcı olmam, ertelerim. Böylece mümkün olduğu kadar başkalarının dertlerini dinlemekten kaçınmayı öğrendim; dedikodudan uzak dururum ve sadece işime ve sevdiklerime, aileme odaklanırım. Bu beni biraz dışarıya karşı ilgisiz gibi gösterse de bulunduğum pozisyon, dünyaya yayılmış “80 bin kişilik bir ailesi olmak” böyle gerektiriyor. Önemli ve zor olansa, kendi sorumluluğumuzu nasıl layığıyla yerine getirdiğimiz değil mi?

Kaynak: Yeni Safak – Aktüel

Exit mobile version