Türkiye’nin gündemine oturan ve skandallar zinciri olduğu anlaşılan sahte diploma davası 7’den 70’e herkesin gündemi oldu. Kamuoyu en çok; halı yıkamacıyken bir gecede psikolog olan şarlatan ve 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremde ölen avukatların diploma kayıtlarını kullanan insanlıktan uzak fırsatçılar üzerinde durdu.
Uzman psikolog Tuğana Akyürek, gündemin en çok merak edilen sorularını yanıtladı. Hipnoz ve terapi seansları hakkında konuşan Akyürek şunları söyledi:
“BU DURUM HEM BİREYLER İÇİN HEM MESLEK İÇİN SON DERECE TEHLİKELİ”
SORU: Bildiğiniz gibi Türkiye sahte diploma skandalını konuşuyor, daha önce halı yıkamacı olan bir kişi sahte diplomayla psikolog olduğunu iddia edip hipnoz seansları yapıyor. Ünlü isimlere de seanslar veriyor. Uzman bir psikolog olarak bu konuyu mesleki açıdan nasıl ele alırsınız?
CEVAP: Psikoloji, ciddi bir akademik birikim, etik kurallar ve uzun yıllar süren eğitim gerektiren bir bilim dalıdır. İnsan ruhu ve davranışı üzerinde çalışmak, yalnızca bilgi değil aynı zamanda sorumluluk gerektirir. Ne yazık ki sahte diploma skandalları, mesleğin ciddiyetini zedeleyen ve toplumun güvenini sarsan olaylardır. Bu durum, hem bireyler için hem de meslek için son derece tehlikelidir.
Bir psikoloğun yetişmesi için lisans eğitimi zorunludur, ardından uzmanlık veya yüksek lisans programları gelir. Bu süreçte sadece teorik bilgi değil; etik kurallar, vaka analizi, süpervizyon ve bilimsel araştırma becerisi de kazanılır. Bu kadar büyük bir emeğin sahte belgelerle taklit edilmeye çalışılması kabul edilemez.
Üstelik bu kişilerle seans yapan insanlar, telafisi zor psikolojik travmalar yaşayabilir. Yanlış uygulamalar kişilerin mevcut problemlerini derinleştirebilir, hatta daha ağır psikiyatrik sorunlara yol açabilir. Psikoloji ‘ben de yapabilirim’ denilecek bir alan değildir. Ruh sağlığı, fiziksel sağlık kadar önemlidir ve korunması uzmanlık gerektirir.
‘GERÇEK PSİKOLOG KİM? KİME GÜVENEBİLİRİZ?’
SORU: Yaşanan sahte diploma skandalı sonrası psikologların bu durumdan olumsuz etkilendiğini düşünüyor musunuz?
CEVAP: Elbette etkileniyoruz. Psikoloji, uzun yıllar süren eğitim, etik kurallar ve bilimsel bilgi üzerine inşa edilen bir meslek. Ancak bu tarz skandallar, hem mesleğin saygınlığını zedeliyor hem de insanların psikolojiye olan güvenini sarsıyor. Toplumda ‘Gerçek psikolog kim? Kime güvenebiliriz?’ soruları daha fazla sorulmaya başlandı ve bu çok anlaşılır bir endişe.
Tam da bu noktada, doğru bilgi çok önemli: Bir psikolog seçerken mutlaka araştırın. Seans almayı düşündüğünüz uzmana diplomasını, yüksek lisans veya uzmanlık bilgilerini, aldığı ek eğitimleri sorun. Bizler bu sorularla asla rahatsız olmayız; aksine, şeffaflık bizim için etik bir gerekliliktir ve bu soruları sormanız bizi mutlu eder. Çünkü güven, terapötik sürecin en temel unsurudur.
Psikoloji alanında yetkin bir uzman olabilmek için sadece lisans diploması yeterli değildir. Bunun üzerine yüksek lisans, klinik uygulamalar, süpervizyonlar ve etik eğitimler gelir. Yani bu meslek birkaç günlük kurslarla veya sahte belgelerle yapılabilecek bir iş değildir.
Bu tür olaylar biz psikologların yıllarca verdiği emeği gölgelese de, toplum bilinçlendikçe bu riskler azalacaktır. İnsanlar ne kadar doğru bilgiye ulaşır, ne kadar doğru sorular sorarsa, hem kendilerini hem de bu mesleğin itibarını korumuş olurlar.”
“HİPNOZ, TEK BAŞINA BİR TEDAVİ DEĞİL; TERAPİ SÜRECİNİN BİR PARÇASI OLABİLİR”
SORU: Psikolojide hipnoz yöntemiyle tedavi var mı?
CEVAP: Hipnoz, psikolojide var olan bir yöntemdir ancak doğru eğitimi almış, sertifikalı ve etik kurallar çerçevesinde çalışan uzmanlar tarafından uygulanmalıdır. Hipnoz, tek başına bir tedavi değildir; çoğunlukla terapi sürecinin bir parçası olarak kullanılır. Örneğin travma, kaygı bozukluğu, bazı alışkanlıkların değiştirilmesi gibi alanlarda, bilimsel yöntemlerle uygulandığında etkili olabilir.
Ancak şunun altını çizmek isterim: Hipnoz asla bir ‘şov’ ya da ‘mucize çözüm’ değildir. Yanlış ellerde, ciddi psikolojik zararlara yol açabilir. Dolayısıyla hipnoz uygulayan kişinin hem psikoloji alanında hem de hipnoterapi konusunda yetkin olması gerekir. Maalesef bugün gördüğümüz skandalda olduğu gibi, bu teknik yanlış ellerde bir araç olarak kullanıldığında insanların güvenini istismar etmekten başka bir işe yaramaz.”
“YANLIŞ YÖNLENDİRMELER İNTİHAR RİSKİNİ ARTIRABİLİR”
SORU: Sahte psikologların danışanlara verdiği zararlar ne olabilir?
CEVAP: Sahte psikologlar, insan hayatıyla oynayan en tehlikeli gruplardan biri. Çünkü danışanlar bir psikoloğa giderken en savunmasız hâllerinde, güven arayışı içinde oluyorlar. Ne yazık ki bu güven kötüye kullanıldığında sonuçlar çok ağır olabiliyor.
Yanlış veya bilim dışı yöntemler, kişinin mevcut problemini çözmek bir yana, daha da derinleştirebilir. Depresyon, anksiyete gibi rahatsızlıklar ilerleyebilir; yanlış yönlendirmeler intihar riskini artırabilir. Travma çalışmaları gibi hassas konularda yapılan bir hata, kişide kalıcı psikolojik yaralar açabilir.
Bir diğer büyük tehlike ise etik ihlaller. Sahte psikologlar, gizlilik ilkesine uymayabilir, danışanı manipüle edebilir, hatta istismar edebilir. Çünkü bu kişilerin ne etik kurallardan ne de meslek ilkelerinden haberi vardır.
En önemlisi, bu durum toplumun psikolojiye olan güvenini sarsıyor. Gerçek uzmanlara ulaşması gereken insanlar artık şüpheyle yaklaşıyor, bu da ruh sağlığı hizmetlerine olan ihtiyacın karşılanmasını zorlaştırıyor.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Kaynak: Mynet