Site icon Bikonu

Bakan Tunç, Terörsüz Türkiye için ‘pazarlık’ iddialarına sert çıktı

MYNET ÖZEL | 15 Temmuz hain darbe girişiminin üzerinden 9 yıl geçerken, yaşanan acılar ve verilen kahramanlık mücadelesi ilk günkü gibi hem kalplerde hem de akıllarda. FETÖ’cü teröristlerin attıkları bombalar ve sıktıkları mermilerle 250 kahraman vatan evladının şehir olduğu 2 bin 193 kişinin de yaralandığı karanlık gecenin izleri hiçbir zaman silinmezken; Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Mynet’e yaptığı açıklamada “15 Temmuz, milletin istiklalini yine milletimizin azim ve kararlılığının kurtardığı yeni bir kahramanlık destanıdır.” dedi.

Mynet Genel Yayın Yönetmeni Ersel Yıldırım‘ın sorularını yanıtlayan Adalet Bakanı Tunç; yargının hain darbe girişiminin önlenmesinde oynadığı rolü hatırlatırken; gündeme dair de önemli değerlendirmelerde bulundu.

Terörsüz Türkiye hedefi doğrultusunda ülke olarak tarihi bir süreçten geçildiğinin altını çizen Bakan Tunç, ‘pazarlık’ iddialarına da sert çıktı. bin yıllık kardeşliğimize saplanan hançerin çıkarıldığı bir süreç yaşandığını belirten Tunç, “Terörsüz Türkiye sürecinde herhangi bir pazarlık söz konusu değildir, olamaz.” derken; demokratik, özgürlükçü, sivil ve kuşatıcı anayasayı hep birlikte yapmanın vakti olduğunu vurguladı.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un 15 Temmuz’un yıldönümünde Mynet’e özel yaptığı açıklamalar şöyle;

15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden 9 yıl geçti. O karanlık gecede milletimiz büyük bir kahramanlık gösterdi, hainlere geçit vermedi. Öncelikle bu konudaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?

15 TEMMUZ; BİR MİLLETİN KENDİ KADERİNE SAHİP ÇIKTIĞI GECEDİR

15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan hain darbe kalkışması, sadece demokrasimize değil doğrudan milletimizin varlığına, ülkemizin bütünlüğüne kast eden bir işgal girişimiydi.

O karanlık gecede, devletimizin kurumlarına sızmış Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensupları tanklarla, uçaklarla, silahlarla milletimizin iradesini teslim almaya çalıştı.

Ancak milletimiz Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısıyla sokaklara inerek destansı bir direniş ortaya koydu, hainlere geçit vermedi. İşte bunun için 15 Temmuz, sadece bir darbe girişimi değil, Türkiye’nin kendi kaderini yeniden yazdığı gündür.

O karanlık gecede büyük bir kahramanlık mücadelesi veren aziz milletimize bir kez daha şükranlarımı sunuyorum. Şanlı mücadelede şehit olan 253 kahramanımıza Allah’tan rahmet, gazilerimize sağlıklı ömür diliyorum.

Tabi 15 Temmuz hain darbe girişiminden önce geçmişimize dönmemiz lazım. Maalesef Türk demokrasi tarihimiz, darbeler tarihidir aynı zamanda.

Ülkemiz demokrasisisin önü her 10 yılda bir darbelerle, muhtıralarla kesildi.

27 Mayıs 1960 darbesi, 1971 yılında gerçekleştirilen 12 Mart Muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, 28 Şubat post-modern darbesiyle ülkemizin büyümesi ve güçlenmesi engellendi, demokrasimize zincir vuruldu.

2000’li yıllara geldiğimizde ise vesayetçi anlayış, milletimizin oylarıyla seçilen AK Parti iktidarına karşı oldu. Karanlık zihniyet, demokrasimize müdahalelerini kesintisiz sürdürmeye çalıştı.

AK Parti olarak kurulduğumuzda, 2001 yılında bir kapatma davasıyla önümüzü kesmek istediler. İktidarımızın ilk döneminin sonunda e-muhtıra ile karşı karşıya kaldık.

367 krizi olarak hatırladığımız olayla Mecliste Cumhurbaşkanı’nı seçtirmeme gibi antidemokratik bir takım girişimlerde bulunuldu. E-muhtıraya karşı seçilmiş iktidar olarak gereken cevabı verdik.

2008’de yine bir kapatma davasıyla karşı karşıya kaldık. MİT krizi, Kobani olayları, hain terör saldırılarıyla ülkemizde bir istikrarsızlık ortamı oluşturulmaya çalışıldı.

Kirli eller, Türkiye’yi bir kaos ortamına doğru sürüklemenin gayreti içerisinde oldu ve 2013 yılının Mayıs ayında Gezi olaylarıyla, bir sokak darbesiyle hükümetimizi devirebileceklerini düşündü. Orada da başarılı olmalarına izin vermedik.

Demokrasi düşmanları yine durmadı. 17-25 Aralık emniyet-yargı darbesiyle masa başında bu işleri bitirebileceklerini düşündüler. Bu hain girişimlere de müsaade etmedik.

Ülkemiz üzerinde kirli emelleri bulunan vesayetçi zihniyet ve destekçileri, başarısız oldukları tüm bu hain girişimlerinin ardından son çare olarak 15 Temmuz gecesi tankları ve silahları milletimize doğrulttular. Çok şükür ki Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın kararlı duruşu, milletimizin meydanları doldurmasıyla bu hain girişimi de engelledik.

Şanlı bayrağımızın asla inmeyeceğini, vatanımızın bölünmeyeceğini tüm dünyaya gösterdik.

Bunun için 15 Temmuz, milletin istiklalini yine milletimizin azim ve kararlılığının kurtardığı yeni bir kahramanlık destanıdır.

15 Temmuz gecesi yargı da görevdeydi. O gece neler yaşandı, Türk yargısı ne gibi çalışmalar yürüttü?

YARGININ 15 TEMMUZ’DAKİ KAHRAMAN DURUŞU: MİLLETİN YANINDA, DARBENİN KARŞISINDA

15 Temmuz hain darbe girişiminin önlenmesinde yargımızın da payı çok büyüktü.

Aziz milletimiz, meydanlarda hainlere karşı mücadele ederken yargı mensuplarımız da evlerinde oturmayarak hemen adliyelere koştu. Hainlerin yakalanmasına ve gözaltına alınmasına yönelik kararlar verdi.

27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat’ta vesayetçilerin yanında duran, darbecilerin önüne cübbelerini seren yargı yerine 15 Temmuz’da millet düşmanlarından hesap soran bir yargıya hep birlikte şahitlik ettik.

Yargımız hainlere geçit vermedi. Milli iradeye sahip çıktı, demokrasimizin yanında durdu.

Bunun için açık ve net bir şekilde diyoruz ki “Türk yargısı her zamankinden daha bağımsız ve tarafsızdır.”

Bundan sonra da yargımız hukukun üstünlüğünden asla ayrılmadan milletimizin yanında yer almaya, milletimiz adına karar vermeye devam edecektir.

Şu anda FETÖ ile mücadele ne durumda?

TÜRK YARGISI KILI KIRK YARARCASINA HASSAS BİR YARGILAMA SÜRECİ YÜRÜTTÜ

FETÖ ile mücadelemize tüm kararlılığımızla devam ediyoruz. Bundan asla taviz vermedik, vermeyeceğiz. Çünkü 15 Temmuz’da vatanımız, bayrağımız, geleceğimiz hedef alındı. Geleceğimiz karartılmak istendi.

FETÖ ile mücadelemiz kapsamında 127 bin kişi kamudan ihraç edildi. Burada çok dikkatli bir süreç yürütüldü. Yapılan itirazları, Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu titizlikle değerlendirdi ve yaklaşık 20 bin kişi görevine iade edildi.

289 fiili darbe davası açılmıştı. Bu davaların tamamı karara bağlandı. 4 bin 891 kişi hakkında mahkûmiyet kararı verildi.

Bu kişilerden 1634’ü ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. 1.366’sı müebbet hapis cezasına çarptırıldı. 1891’i de farklı sürelerde hapis cezalarına çarptırıldılar.

2 bin 870 kişi hakkında da beraat kararı verildi.

Türk yargısı burada adeta kılı kırk yararcasına hassas bir yargılama süreci yürüttü. Mahkûm olanlar 15 Temmuz gecesi silahlarıyla masum insanlara kurşun sıkan, fiili olarak hain darbe girişimine kalkışan kişilerdir.

Bugün Türkiye, hem içeride hem dışarıda güçlüdür. Darbecilere, terör örgütlerine, vesayetçilere boyun eğmeyen bir ülkeyiz. Bu topraklarda artık ne darbecilere ne de terör baronlarına yer vardır. Hedefimiz bellidir: daha adil, daha özgür, daha güçlü bir Türkiye.

Türkiye olarak tarihi bir süreçten geçiyoruz. Terör örgütü silahlarını bıraktı. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

BİN YILLIK KARDEŞLİĞİMİZE SAPLANAN HANÇER ÇIKARILMAKTADIR

Öncelikle vurgulamak gerekir ki terör bir insanlık suçudur ve dünyanın neresinde olursa olsun meşru görülemez.

Terörle mücadele, sadece bir güvenlik meselesi değildir. Aynı zamanda bir hukuk, insan hakları ve demokrasi mücadelesidir. Bu çerçevede, terörün sona ermesi, silahların bırakılması ve ülkemizin terörsüz bir geleceğe kavuşması hepimizin ortak arzusudur.

Ülkemiz 40 yılı aşkındır terörle mücadele ediyor. Bu uğurda şehitler verdik, gazilerimiz oldu. Şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize şükranlarımızı sunuyoruz.

Terör, ülkemizin büyümesinde ve kalkınmasında en büyük engel. Şehitler verdiğimiz gibi bütçemizin büyük bir bölümü de terörle mücadeleye gidiyordu. Terörle mücadeleye ayrılan bütçeyle ülkemizin dört bir tarafına önemli projeler yapılabilirdi.

Emperyalistler ve taşeronları tarafından aziz milletimizin arasına sokulan ayrımcılık fitnesi; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin kararlı duruşu ve aziz milletimizin dirayetiyle sökülüp atılmaktadır. Bin yıllık kardeşliğimize saplanan hançer çıkarılmaktadır.

Terörsüz Türkiye yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. Hedefimiz; çocuklarımızın, gençlerimizin terörsüz, huzurlu bir Türkiye’de yaşamasıdır.

Bu süreçte bazı kesimler silahların bırakılmasında al-ver süreci gibi bir pazarlık olduğunu iddia ediyor. Böyle bir durum var mı?

PAZARLIK SÖZ KONUSU DEĞİLDİR, OLAMAZ

Terörsüz Türkiye sürecinde herhangi bir pazarlık söz konusu değildir, olamaz.

Devlet ciddiyeti içinde yürütülen her adım şeffaftır ve milletimizin hassasiyetleri gözetilerek atılmaktadır.

Biz hiçbir zaman şehit ailelerimizin, gazilerimizin yüreğini incitecek bir adım atmadık, bundan sonra da atmayız.

Önemli olan ülkemizin geleceğine odaklanmaktır.

Biz tüm unsurlarıyla büyük bir milletiz. Bu toprakların mayası kardeşliktir. İşte bu kardeşliği daha da büyütmek için çalışıyoruz.

Yeni bir Anayasa hazırlanması konusu da gündemde. Bu konuda ne gibi adımlar atılacak?

DEMOKRATİK, ÖZGÜRLÜKÇÜ, SİVİL VE KUŞATICI ANAYASAYI HEP BİRLİKTE YAPMA VAKTİDİR

24 yıldır temel insan hak ve özgürlüklerinin genişletilmesi ve yüksek standartlı demokrasi için birçok hedefi hayata geçirdik.

Gerçekleştirilen reformlar sadece kâğıt üzerinde kalmamış; her biri, vatandaşlarımızın hayatına doğrudan dokunmuş, her bir vatandaşımız tarafından hissedilmiş ve benimsenmiştir.

Yaptığımız değişikliklerle; bir yandan temel hak ve hürriyetler alanını genişletirken, diğer yandan da özellikle siyasal hak ve özgürlüklerin kullanılmasının önündeki engelleri kaldırdık.

Ancak şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki; reform irademizi sürekli koruyoruz.

Türkiye Yüzyılı’nın Yargı Reformu Strateji Belgesini hazırladık ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından milletimizle paylaşıldı.

Hukukun üstünlüğünü esas alan, gecikmeyen ve öngörülebilir bir adalet sistemi vizyonuyla hazırladığımız Yargı Reformu Strateji Belgemizde 5 temel amaç doğrultusunda 264 yeni faaliyet belirledik.

Belgeyle;
Kurumsal yapının güçlendirilmesi ve süreçlerin yeniden yapılandırılması, insan kaynakları kapasitesinin güçlendirilmesi, Ceza adaleti sisteminin etkinliğinin artırılması, hukuk- idari yargı süreçlerinin etkinliğinin artırılması ve adalete erişimin kolaylaştırılması amaçları kapsamında belirlediğimiz her bir faaliyeti önümüzdeki dönemde kararlılıkla hayata geçireceğiz.

“Türkiye Yüzyılını, Adaletin Yüzyılı yapacak; tüm bu demokratik reformlarımızı taçlandıracak, vesayetçi anlayışı tümüyle tarihe gömecek; yeni, demokratik, özgürlükçü, sivil ve kuşatıcı Anayasayı hep birlikte yapma vaktidir” diyoruz.

Temel insan hak ve özgürlüklerini öne alan, insan onurunu koruyan, insanı güçlendiren, aileyi güçlendiren ve dolayısıyla toplumu güçlendiren yeni Anayasayı geniş kesimlerin görüş ve uzlaşmasıyla yapmayı başarmalıyız.

Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, özünde milli iradenin olacağı gerçek bir toplumsal sözleşme metninin ortaya çıkacağına ve bu Anayasanın Türkiye Yüzyılına çok yakışacağına inanıyoruz.

Bu büyük değişimi, hak ve özgürlükleri bir lütuf olarak değil temel bir görev olarak tanıyan ve koruyan bir anayasa özlemiyle istiyoruz.

Bunun için yeni Anayasa, devlet yönetiminin doğruluğunu, hukuk kurallarının adaletini, tüm kamusal faaliyetlerin meşruluğunu insan onuru merkezinde ölçen bir anlayışa sahip olacaktır.

Hukuku herkese eşit ve adil bir anlayışla sunarak çoğulculuğu, farklılıklara saygı ve toleransı prensip edinecektir.

Hepimiz aynı topraklarda yaşıyor, aynı kaderi paylaşıyoruz.

Müşterek tarihimiz ve değerlerimiz etrafında birlikte yaşama arzusuyla hareket eden milletimiz; demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne dayanan yeni Anayasayı egemen iradesinin sözü olarak tüm dünyaya ilan edecektir.

İnanıyorum ki bu söz, yarınlarımıza, çocuklarımıza, geleceğimize bırakacağımız en değerli miras olacaktır.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Kaynak: Mynet

Exit mobile version