Ölmeyi göze aldığımız toprakları tanımıyoruz Ölmeyi göze aldığımız toprakları tanımıyoruz
Lionel
Başta Kudüs olmak üzere Filistin duyarlılığı oluşturma niyetiyle hazırlanan “Kudüs: İlk Kıble Sonsuz Direniş” kitabı Muhit Yayınları’ndan çıktı. Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi akademisyenlerinden Mustafa Özel’in hazırladığı eser, Kudüs hassasiyetiyle bilinen Sezai Karakoç ve Nuri Pakdil gibi isimlere değinirken, yüz küsur yıldır yaşanan sürecin zihinsel, teorik ve teolojik arka planına eğiliyor. Geçen yıl da Filistin Mektupları’nı yayına hazırlayan Özel, Filistin meselesinin doğru anlaşılması için kritik noktaları öne çıkarıyor. Özel’le Kudüs kitabını konuşurken, Aksa Tufanı ve sonrasını da değerlendirdik.
Kitabın ortaya çıkış hikâyesinden bahsedebilir misiniz?
O yanlış, ilgiyi bilgiyle yoğuramamaktı, merkeze bilgiyi almamaktı. Sadece Türkiye’de değil, bütün İslam âleminde Filistin, Kudüs, Gazze hakkında olağanüstü bir bilgisizlik, korkunç derecede bir cehalet var. Sorun duyguyla değil, bilgiyle çözülecek. Ülkemizde beş on yıl öncesine kadar bölge hakkında elle tutulur telif kitap yok denecek kadar azdı.
“Kudüs seferberliği”nden kastım, uğruna ölmeyi göze aldığımız toprakları dünüyle bugünüyle öğrenmek, sonra da bunları çevremize, dünyaya öğretmek. Ayrıca okuduklarımıza ilaveten ne yapıp edip Kudüs’ü ziyaret etmeliyiz. Kudüs, öğretici bir şehir, görsel bir okul. Bu söylediğim, ancak oraya gidince anlaşılıyor. Gidemeyenler, gitmek isteyenlere ekonomik destek sağlasınlar. Mümkünse ailecek gidilsin. Oradaki kardeşlerimizin buna ihtiyacı var; hem psikolojik hem sosyal hem de ekonomik olarak. Bizim ihtiyacımız daha fazla aslında.
SİYONİST DEVLET HİÇ BU DERECE YIPRANMAMIŞTI
“Filistin, Endülüs olur mu?” başlığı var kitapta, olur mu peki?
AKSA TUFANI HAYIRLI SONUÇLARA YOL AÇACAK
7 Ekim sonrasında Kudüs hassasiyetimizde ne gibi değişiklikler oldu sizce?
Aksâ Tufanı’nın hem bizim üzerimizde hem de bütün dünyadaki etkilerini daha net olarak görebilmek için biraz daha zaman gerekiyor. Bir kere yokluğun, yok olmak demek olmadığını gördük. Milli Mücadele’deki yokluğun benzerini, hatta daha beterini bugün Gazzeli kardeşlerimiz yaşıyor. Biz Milli Mücadele’de etrafı duvarlarla kapalı bir bölgede yaşamıyorduk. Nefes alabiliyorduk. Gelişen iletişim ve silah teknolojisiyle birlikte Gazzeliler şu an dünyada eşi benzeri görülmeyen bir muameleyle karşı karşıyalar. Amerika’sıyla, Avrupa’sıyla batının insanî değerlerden ne kadar uzak olduğunu gördük. Bunları bilmiyor değildik, ama şüphesi olanlar, onların hakiki yüzlerini gördü. Aksâ Tufanı’nın bütün insanlık için hayırlı sonuçlara yol açacağı kanaatim, her geçen gün kuvvetlenmektedir.