Örgüt kurma suçunda etkin pişmanlık ve bu usulün yargılamaya tesiri nasıl olur?

Son günlerde etkin pişmanlık kavramı sıkça gündeme geliyor. “Örgüt kurma” suçu kapsamında bu uygulamanın hangi hallerde ve şartlarda gerçekleştiği, ayrıca yargıya nasıl etki ettiği merak uyandırıyor. Türk Ceza Kanunu’nun 221. maddesinde ele alınan etkin pişmanlıkla ilgili Prof. Dr. Ersan Şen, “Örgüt Kurma Suçunda Etkin Pişmanlık ve Bu Usulün Yargılamaya Tesiri” başlığıyla kaleme aldığı makalesini paylaştı. İşte Şen’in o yazısı…

thumbs_b_c_9aa9fb4426b763ca68d04f90e3c97a27

Suç Örgütleri Hakkında Genel Açıklama;

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunda etkin pişmanlığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.221’de düzenlendiği, örgütlü suçlarda etkin pişmanlığı düzenleyen bu maddenin “Silahlı örgüt” başlıklı TCK m.314/5’in atfı ile Devletin güvenliğine, Anayasa ile kurulu düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işleyişine ilişkin kurulan silahlı örgütler hakkında da uygulanacağı, nitekim 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 3. maddesi tarafından TCK m.314’de tanımlanan silahlı örgüt suçunun terör suçu sayıldığı, 3713 sayılı Kanunun 7. maddesinin 1. fıkrası uyarınca TCK m.314’de yer alan hükümlerin terör örgütleri hakkında da uygulanacağı,

Çıkar amaçlı suç örgütlerinin silahlı ve silahlı olmayan olarak ikiye ayrıldığı (TCK m.220/3), TCK m.314’de Devletin güvenliğine, Anayasa ile kurulu düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işleyişine ilişkin kurulan silahlı örgütün düzenlendiği, ayrıca 3713 sayılı Kanunun m.3 ve m.7/1 hükümlerinde terör örgütünden bahsedildiği, bu konuda TCK m.314’e atıf yapıldığı, ancak terör örgütünün 3713 sayılı Kanunda ayrıca düzenlenmesi nedeniyle silahlı olmayabileceği, bunda da silahlı ve silahlı olmayan olarak ikili ayrıma gidilmesi gerektiği söylendiği, ancak terörün tanımını yapan 3713 sayılı Kanunun 1. maddesinin başlangıcında cebir ve şiddet kullanma ön şart sayıldığından, hükmün devamında “baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle,” ibaresine yer verildiğinden, terör örgütünün niteliği itibariyle silahlı olabileceği, kurulduğu ve amaçladığı suçları elverişli bir yapısının olması gerektiği, aşağıda özetine yer verdiğimiz unsurlara sahip olan illegal yapıların suç veya terör örgütü sayıldığı, ancak bunun için teorik bilgilerle birlikte somut olayın özelliklerine bakılması gerektiği,

Hususları dikkate alınmalıdır.

thumbs_b_c_e4c8c7f400e3970e4a0471d12a5d0a41

Terör örgütü kurma ve örgütlü işlenen diğer suçlarda örgüt kurma suçunun unsurlarını da belirleyen suç işlemek amacıyla örgüt kurma, örgütü yönetme ve örgüt üyeliği suçlarının unsurlarının TCK m.220’de bağımsız bir suç tipi olarak tanımlandığı, yasal şartları varsa ortada suç örgütü faaliyeti kapsamında işlenmiş veya teşebbüs edilmiş bir faaliyet suçu olmasa dahi suç örgütü kurma suçu ile ilgili ceza sorumluluğunun gündeme gelebileceği, Ceza Hukukunun bu derece fikri alana müdahale etmemesi, ifade hürriyeti ile örgütlenme, toplanma ve gösteri yürüyüşleri düzenleme haklarına esaslı kısıtlama getiren ceza normlarına yer vermemesi gerektiği, suç örgütü kurma suçunun bağımsız bir suç tipi olmaktan ziyade, belli bazı suçların ağırlaştırıcı sebebi olarak düzenlenmesi gerektiği söylense de, bilhassa soyut ve somut tehlike suçları yoluyla suçun fikrini alanına ve hazırlık hareketlerine de karışmak isteyen, bu sayede zarar suçlarını ve örgütlü suçluluğu önleyeceğine inanan kanun koyucunun, sadece bu amaçla suç örgütü kurma suçunu tanımlamadığı, yani bu konuda ayrı suç ve ceza öngörmediği, bunun yanında Ceza Muhakemesi Hukukunun temel hak ve hürriyetleri aşırı kısıtlayan tedbirlerinden de örgütlü suçluluk alanında yararlanmak istediği,

Anlaşılmaktadır.

thumbs_b_c_b5b387e879e80fa425bd941120e220d4

Hatta; suç örgütü gibi alt üstlük ilişkisinin, hiyerarşik yapının, emir komuta zincirinin bulunmadığı, bir veya belli bir tür suç için değil, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk içeren örgütsel eylemler için kurulduğu tespit edilemeyen suça iştirakin ve birlikteliklerin, en az üç üyesi olduğundan veya birlikte hareket ettiklerinden bahisle, bizde “suça iştirak” ve “suç örgütü” yanında, “çete” kavramı da olmadığı için suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu kapsamında değerlendirildikleri sıkça görülebilmektedir.

Ceza Hukukunda “suçta ve cezada kanunilik” ilkesinden taviz verilmemelidir, çünkü “kanunsuz suç ve ceza olmaz” olarak da adlandırılabilecek bu ilke temel hak ve hürriyetlerin vazgeçilemez bir güvencesidir. Kanun; önceden suçu ve cezasını “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı Anayasa m.13’e uygun şekilde açıkça tanımlamalı, bu tanıma uygun olmayan fiilden dolayı da kimse suçlanmamalı, tutuklanmamalı ve cezalandırılmamalıdır.

thumbs_b_c_96200b68a2ef2ed86ce51974bf21c942

Suç örgütünün çözülüp dağılmasının sağlanması, maddi hakikate ve adalete ulaşılabilmesi maksadıyla m.221’de kabul edilen etkin pişmanlık, aynı zamanda faile bu cezadan kurtulma veya az ceza ile cezalandırılma imkanı tanımakta, bir tür ödül niteliği taşımaktadır. Ancak etkin pişmanlık, suç örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçları kapsamamaktadır. Faaliyet suçlarında somut olayın özellikleri gereğince, yasal şartları varsa pişmanlık gösteren fail hakkında örneğin TCK m.38/3 veya m.192 hükümleri uygulanabilir. Yeterli usuli güvenceler sağlanmak ve sanığın dürüst yargılanma hakkı korunmak kaydıyla, etkin pişmanlık müessesesi geliştirilmelidir.

thumbs_b_c_790d56e48673d328579ff5edebed77a8

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunda etkin pişmanlık bahsine dönecek olursak;

“Etkin pişmanlık” başlıklı TCK m.221 hangi hallerde, nasıl uygulanır?

1- Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kurucu veya yöneticiler hakkında cezaya hükmolunmaz.

2- Örgüt üyesinin; örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi halinde hakkında cezaya hükmolunmaz. Burada geçen “ilgili makam” kavramı ; “İhbar ve şikayet” başlıklı CMK m.158’in ilk dört fıkrasında geçen adli merciler ve idari makamlar ile Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ni CİMER’i), Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’nı, hakimlikleri ve mahkemeleri kapsar. Örgütlü ilgili elverişli bilgilerin burada geçen merci ve makama yazılı veya tutanağa geçmesi kaydıyla sözlü iletilmesi mümkündür.

thumbs_b_c_17d1a8b50a0d0b3bf2dbc1e4eaddfec8

3- Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi halinde hakkında cezaya hükmolunmaz.

4- Suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden failin; gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi halinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz, ancak bu bilgileri yakalandıktan sonra vermesi halinde, hakkında bu suçtan dolayı verilecek cezada üçte birden dörtte üçe kadar indirim yapılır.

Ekran görüntüsü 2025-06-10 170936

Etkin pişmanlıkta; verilen bilgilerin ne derece yeterli ve elverişli olup olmadığının tayin ve takdirinin esas itibariyle davayı gören mahkemeye ait olduğu, ancak uygulamada TCK m.221’in soruşturma aşamasında da kolluk ve Cumhuriyet savcıları tarafından kullanıldığı, bu nedenle Cumhuriyet savcısının etkin pişmanlıkta bulunan şüpheli tarafından TCK m.221’e uygun yeterli ve elverişli bilginin verilip verilmediğini tayin ve takdir ettiği, hatta bu konuda tutuklama tedbirinin kaldırılmasını, yerine adli kontrol tedbirinin uygulanmasını veya adli kontrol tedbirinin nev’inin değiştirilmesini sulh ceza hakimliğinden talep edilebildiği, sulh ceza hakiminin de talebin hukuka uygunluğuna bakmak suretiyle karar verdiği, ancak bu tür konularda Cumhuriyet savcısının talebinin ve gerekçesinin önemli olduğu, esas itibariyle uygulamada TCK m.221’in de facto olarak Ceza Hukuku dışında Ceza Muhakemesi Hukukunda da kullanıldığı, oysa kanun koyucunun etkin pişmanlığı bir cezasızlık veya ceza indirimi hali olarak düzenlediği, indirim oranını, verilen bilginin elverişli olmasına ve faydasına göre davayı gören mahkemenin tayin edeceği, bu konuda kanun koyucunun m.221’de bazı kıstaslara yer verdiği, ancak bunların sübjektif değerlendirmelere tabi tutulabileceği, bu kıstasların uygulamada somutlaştırıldığı görülmektedir.

Etkin pişmanlıkta; sanıkta işlediği örgüt suçundan dolayı tam ve samimi bir pişmanlık iradesi göstermesinin arandığı, ayrıca sanığın örgütün dağıtılması, faaliyetlerinin ortaya çıkarılması veya örgüt mensuplarının yakalatılması karşılığında sanık hakkında bir cezasızlık halinin veya indirilmiş cezaya hükmedilmesinin öngörüldüğü, bunun unsurlarının sanığın yakalanmadan veya yakalandıktan sonra gösterdiği etkin pişmanlığa göre değişeceği,

Uygulamada; yasal karşılığı olmasa da mütemadi, yani neticesi devam eden bir suç tipi sayılan örgüt kurma suçundan dolayı şüpheliler hakkında eşzamanlı yakalama ve gözaltı tedbirlerinin uygulandığı, yasal şartların oluşup oluşmadığına bakılmaksızın nadiren adli kontrol, çoğunlukla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını tümü ile kısıtlayan tutuklama tedbirine başvurulduğu, savunma makamına karşı 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.153/2 gereğince soruşturma aşaması ile sınırlı kısıtlama, yani dosyaya erişim yasağı kararının Cumhuriyet savcısının talebi üzerine sulh ceza hakimliği kararı ile alındığı,

Tutuklama tedbirinin şekil ve şartlarının Anayasa m.19, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.5 ile CMK m.100’de ve 101’de düzenlendiği, özellikle şüphelinin veya sanığın adalet kaçma ihtimalini ortaya koyan somut delil ve olguların varlığı ve bu riskin adli kontrol tedbiri ile giderilemediği durumda tutuklanabileceği, yine delil gizleme veya karartma veya delili tahrif etme ihtimalinin varlığı halinde, bunun önlenmesi amacıyla “son çare” niteliğinde tutuklama tedbirimin uygulanabileceği, ancak tutuklama tedbirinin amacı dışında kullanılamayacağı, Anayasa m.38/5 ile güvence altına alınan “nemo tenetur”, yani “hiç kimsenin kendisi ve yakınları hakkında beyanda bulunmaya ve delil göstermeye zorlanamayacağı” ilkesinin gözetilmesi gerektiği,

Şüphelinin ve sanığın ifade alma ve sorgu usulünün CMK m.147’de gösterildiği, CMK m.148’de de yasak ifade alma ve sorgu metotlarının düzenlendiği, bu maddelere aykırı yol ve yöntemle elde edilen ifade, ikrar ve deliller ile “zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir” prensibi gereğince, hukuka aykırı bir delil vasıtasıyla elde edilen delilin de hukuka aykırı sayılıp, Anayasa m.38/6, CMK m.206/2-a, m.217/2, m.230/1-b ve m.289/1-i gereğince sanık aleyhine mahkumiyete esas alınamayacağı,

Şüphelinin susma hakkını kullandığı veya tam olarak bildiklerini anlatmadığı gerekçesiyle tutuklanamayacağı gibi, savcılık makamı pazarlık yapmak suretiyle tüm bildiklerini anlatma karşılığında tutukluluğunun kaldırılmasının yasal bir karşılığının olmadığı, aksine CMK m.148’e aykırılığı gündeme getirebileceği,

Hukuka aykırı yol ve yöntemle elde edilen delilin ancak sanık lehine kullanılabileceği, sanığın aleyhine olduğu durumda ise itham sisteminde kamu otoritesinin “hukuk devleti” ilkesi uyarınca kural ve kaidelere öncelikle uyma mecburiyeti gereğince, maddi hakikate ve adalete ulaşma amacının hukukun önüne geçemeyeceği, Anayasa ve yasalar çerçevesinde hareket etmesi kaydıyla kamu kudretlini kullanma yetkisini elinde bulunduran kamu otoritesinin yaptığı bir hukuka aykırılığın sonuçlarından yararlanamayacağı,

Bir Ceza Hukuku müessesesi olan etkin pişmanlık halinde hedefin maddi hakikate ve adalete ulaşmak olduğu, bunun karşılığında bu imkanı kullanan sanığa sadece TCK m.220 ve m.221 ile sınırlı cezasızlıktan veya ceza indiriminden yararlanma yolunun açılabildiği, örgütün faaliyeti kapsamında işlenen suçlarda bir cezasızlık veya cezada indirimin gündeme gelmeyeceği, fakat faaliyet suçlarının cezalarının alt ve üst sınırları arasında mahkemece sanık lehine takdir ve değerlendirmenin kullanılabileceği, bazı özel suç tipleri ile failin azmettiricisini söylemesi hali dışında Ceza Hukukunda suç örgütünün faaliyeti kapsamında işlenen suçlardan dolayı ceza muafiyetinin veya indiriminin öngörülmediği,

Uygulamada; suç örgütü kurma suçu kapsamında yargılanan şüpheliye veya sanığa etkin pişmanlıkta bulunmak isteyip istemediğinin sorulduğu, fakat bu konuda şüpheliye ve sanığa ayrıca bir baskı yapılamayacağı, koruma tedbirlerinin bu maksatla kullanılmayacağı, etkin pişmanlıkta bulunmak isteyen şüphelinin veya sanığın bu pişmanlığını dile getirmek suretiyle mensubu olduğu örgütle ilgili tüm bildiklerini anlatması gerektiği,

Bu kapsamda; etkin pişmanlığın mahkemede yapılacak yargılamada bir cezasızlık veya indirimli cezanın sanık hakkında uygulanması mümkün kılacağı, soruşturma aşamasında tutuklama tedbirlerinin tatbikinin veya sonlandırılmasının veya bu tedbiri yerine adli kontrol tedbiri uygulamasının etkin pişmanlığa bağlanamayacağı, şüpheliye etkin pişmanlıkta bulunması karşılığında tutuksuz yargılanma imkanının tanınmasına dair bir yöntemin Ceza Muhakemesi Kanunu’nda bulunmadığı, tutuklama tedbirini düzenleyen CMK m.100’de ve 101’de de bu yönde bir hükme yer verilmediği,

Şüpheli ve sanık ifadelerinin ve ikrarları ile tanık beyanlarının usule uygun alınması gerektiği, usule uygun alınmayan her türlü beyanın hukuka aykırı sayılacağı, CMK m.148/4 nedeniyle avukatsız alınan şüpheli beyanın sonradan kabul edilmemesi halinde geçerli olmayacağı, CMK m.148/5 uyarınca kolluğun aynı konuda şüpheliyi tekrar dinleyemeyeceği, soruşturmada konunun aynı olduğu durumlarda soruşturmalar farklı olsa bile bu yetkinin sadece Cumhuriyet savcısına ait olduğu, yalnızca sağlık personeline karşı sağlık kurum ve kuruluşlarında işlenen suçlar hariç kolluğun tanık dinleyemeyeceği, dinlerse bile bunun şüpheli veya sanık aleyhine delil olarak kullanılamayacağı,

Etkin pişmanlık halinin mahkemece yapılacak kovuşturma evresinde önemli olduğu, soruşturma aşamasında da şüphelinin ifadesinin alınması veya sorgusunun yapılması sırasında şüpheliye etkin pişmanlıkta bulunma imkanının olduğu hususunun bildirildiği, bu yolla kolluğun ve Cumhuriyet savcısının delil elde etmeye çalıştığı, sorgu bir hak olduğundan tutuklamaya sevk edilmiş şüphelinin sorguda TCK m.221’den yararlanmak suretiyle tutuklanmamasını sağlayabileceği, ancak tutuklamanın uygulanmamasının veya tutuklamanın sonlandırılmasının, şüpheliden ikrar ve etkin pişmanlık elde etme amacıyla kullanılamayacağı, şüphelinin özgür iradesine müdahale ederek elde edilen beyanların CMK m.147’ye ve özellikle m.148’e aykırı olacağı, bu yolla elde edilen beyan ve diğer delillerin “hukuk aykırı delil” sayılmasını gündeme getireceği,

Esasen “Etkin pişmanlık” başlığı ile TCK m.221’de düzenlenen suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu ile ilgili olarak, örgütün dağıtılması, mensuplarının ve suça konu faaliyetleri ile sorumlularının ortaya çıkarılabilmesi için öngörülen bu müessesenin geliştirilmesi ve örgüt faaliyetlerini de en azından ceza indirimi yoluyla kapsayacak şekilde genişletilmesinin ve geliştirilmesinin gerektiği, etkin pişmanlığın yalnızca m.220’de tanımlanan suçlarla sınırlı tutulmasının asıl faillere ve azmettiriciler ile maddi hakikate ulaşılabilmesinde yetersiz kaldığı, bunun için yasal düzenlemeye ihtiyaç olduğu, bu nedenle etkin pişmanlığın soruşturma uygulanabilecek şekilde “ceza pazarlığı” veya “soruşturmaya yardım” adı altında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda düzenlenmesi gerektiği, aksi halde “İfade almada ve sorguda yasak usuller” başlıklı CMK m.148’e aykırılığın gündeme gelebileceği, ayrıca “etkin pişmanlık” veya henüz bizde olmasa da “soruşturmada pazarlık” usullerinde çok dikkatli olunması gerektiği, beyanı alınan şüphelinin veya bu beyandan hukuki durumları etkilenen şüphelilerin tutuklulukları ile usuli güvencelere riayet edilmesi gerektiği, şüphelinin tutukluğunu sonlandırmak için başvurduğu etkin pişmanlığın sonuçta bunu mümkün kılmayabileceğini bilmesi gerektiği, verdiği ifadenin tutuksuz yargılanmak için yeterli olmayacağına dair uyarıların, hem Anayasa m.38/5-6 ve hem de CMK m.100 ve m.101 karşısında sorunlara yol açabileceği, bu konuda yasal bir düzenleme olmadığı gibi, “Soruşturma evresinde yapılan işlemlerin tutanağa bağlanması” başlıklı CMK m.169/2 nedeniyle hukuki sorunlar çıkabileceği, çünkü yazılı usulün uygulandığı soruşturma aşamasında her türlü işin ve işlemenin tutanağa bağlanarak kayıt altına alınıp soruşturma dosyasına koyulmasının gerektiği, böylelikle gizli yürütülen, şüpheli ile müdafiinin gıyabında yapılan işlerin ve işlemlerin ileride hukukilik denetimlerinin yapılmasının mümkün olabileceği, tutanağa bağlanmayan veya eksik kaydedilen iş ve işlemler ile bu yolla elde edilen delillerin hukuka aykırı sayılabileceği, ayrıca kovuşturma aşamasında da dürüst yargılanma hakkı ile ilgili esasa müessir ihlal gündeme gelebileceği,

Etkin pişmanlık yoluyla elde edilen beyanların Ceza Hukuku ile ilgili olup, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu yönünden bu düzenlemenin altı fıkra halinde TCK m.221’de düzenlendiği, burada etkin pişmanlığın sayı ve kapsam olarak dar tutulduğu, failin dosya ve konu itibariyle en fazla bir kez etkin pişmanlıktan yararlanabileceğinin belirtildiği, örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçların etkin pişmanlığa bağlı cezasızlık ve ceza indirimine tabi tutulmasının kapsam dışı bırakıldığı, bu nedenle etkin pişmanlıkta bulunan örgüt mensubunun faaliyet suçları ile ilgili ceza sorumluluğunun devam ettiği, ancak soruşturma aşamasında etkin pişmanlıkta bulunarak soruşturmanın ilerlemesine yardımcı olan şüphelinin, soruşturmaya katkıları dikkate alınarak gözetilebildiği, can güvenliğinin korunabildiği, hatta “gizli tanık” yapılabildiği, bazı faaliyet suçları olsa da tutuklanmadığı veya adli kontrol tedbiri uygulanarak serbest bırakıldığı görülebilmektedir ki, esasen tüm bu yönleri kapsayacak şekilde ve diğer şüphelilere usuli güvenceler tanıyan, örneğin sonradan etkin pişmanlıkta bulunan tutuklu şüphelinin ifadesi ile tutukluluğu devam eden diğer şüpheliye aleyhine olan bu ifadeye erişimin sağlanması ve bir diyeceğinin olup olmadığının sorulması, kovuşturma aşamasında Anayasa m.38/5-6, CMK m.48, m.49, m.147, m.148, m.206/2-a ve m.217/2 hükümlerini gözeterek, delillerin sıhhatini ve dürüst yargılanma hakkını koruyacak önlemlere yer veren yasal düzenleme yapılmasının isabetli olacağı,

Yeri gelmişken; tutuklanmama veya tutukluluğunu sonlandırma veya ceza almama veya az ceza alma veya sırf maddi hakikatin ortaya çıkarılması amacıyla etkin pişmanlıkta bulunmak isteyen, bu amaçla adli makamlara başvuran şüpheliye muhakkak TCK m.221’in uygulanma şekli, kapsamı ve sınırları ile ilgili bilgi verilmesi, bu bilginin mutlaka CMK m.169’a uygun şekilde imzalı tutanakla kayıt altına alınıp, bu tutanağın aslının veya incelemeye elverişli bir suretinin dosyaya alınması gerektiği,

İzahtan varestedir.

thumbs_b_c_9cd3b678c55a8c4ffd3dbfd4c4e315b1

Mevcut durumda; şüphelinin ve sanığın ifadesinin alınmasının ve sorgusunun yapılması usulünün CMK m.147 ile m.148’de düzenlendiği, CMK m.148/1’in birinci cümlesinde “Şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır.” hükmünün bulunduğu, 1. fıkranın devamında özgür irade ile beyan almanın yasak usullerinin, yani özgür iradeye dayanan beyan alınmasını engelleyici nitelikte şüpheliye veya sanığa kötü davranma, işkence, ilaç verme, onu yorma, aldatma, ona cebir veya tehditte bulunma, onun üzerinde bazı araçlar kullanma gibi tahdidi olarak değil, yasak bedensel veya ruhsal müdahale yöntemlerinin örnekler verilerek sayıldığı, 148. maddenin 2. fıkrasında “Kanuna aykırı bir yarar vaat edilemez.”, 3. fıkrada da “Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez”. Kanunun bu hükümlerine muhakkak riayet edilmelidir, aksi halde, yani CMK m.147, m.148, m.169 ve tanıkla ilgili CMK m.43 ila m.61’in ihlali suretiyle elde edilen beyan deliller ile bu delillerden hareketle elde edilen delillerin “hukuka aykırı delil” sayılma tartışma ve ihtimalleri gündeme gelebilir.”

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Kaynak: Mynet

Lionel

Yazıya tutkuyla bağlı olan Lionel, At gözlüklerini çıkarıp çevresine bakiyor ve gördüklerini Bikonu.com’da gündemi farklı bir bakış açısıyla ele alıyor. Analitik yaklaşımı, sade dili ve dikkat çekici yorumlarıyla okurların ilgisini çekmeyi başarıyor. İlgi alanları arasında güncel haberler, kültür, toplum ve insan hikâyeleri yer alıyor.

İlgili Yazılar

Ekrem İmamoğlu duruşmaya neden katılmayacağını açıkladı! Duruşmaya katılmazsa ne olacak?
  • Haziran 12, 2025

19 Mart’ta gözaltına alınan 23 Mart’ta tutuklanan ve ardından görevden alınan Ekrem İmamoğlu‘nun bugün “Bilirkişi” davasında ilk kez hakim karşısına çıkması bekleniyordu. Ekrem İmamoğlu ve avukatları, duruşmanın usulsüz yöntemlerle Silivri’ye alındığı gerekçesiyle mahkemeye gitmeme kararı aldı. “ALDIĞIMIZ NEFESE…

Devamı

Devamı
18 yaşından küçük 3 çocuğu cinsel ilişki bahanesiyle kandırıp paralarını aldılar
  • Haziran 12, 2025

Antalya‘nın Kemer ilçesinde cinsel ilişki yaşamak için anlaştıkları 18 yaşından küçük 3 kişiyi dolandırıp darbeden 1’i kadın, 2 kişi tutuklandı. SOSYAL MEDYADAN TANIŞTILAR Kemer ilçesine tatile gelen 3 çocuk, sosyal medya platformu üzerinden tanıştıkları kadınla, 15 bin lira…

Devamı

Devamı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir