‘Yumuşak Güç’ kavramının mimarı Joseph Nye hayata veda etti… Cumhuriyet arşivinden özel söyleşi

Uluslararası ilişkiler literatürüne ‘yumuşak güç’ (soft power) kavramını kazandıran Harvard Üniversitesi profesörlerinden Joseph Nye, 88 yaşında hayatını kaybetti. Harvard Kennedy School tarafından yapılan açıklamada, Nye’nin, “Uluslararası ilişkilerde gücün doğasına dair fikirleriyle nesiller boyu politika yapıcıları, akademisyenleri ve öğrencileri etkilediği” belirtildi.

Nye’nin, uluslararası ilişkiler literatürüne kazandırdığı bu kavram, genel olarak çığır açıcı kabul edilse de zamanla birçok akademisyen ve uygulayıcı tarafından teorik ve pratik açılardan eleştirildi. Nye, bir ülkenin yalnızca askerî ya da ekonomik baskı kullanarak değil; kültürel cazibe, siyasi değerler ve diplomatik ikna gücüyle de etki alanını genişletebileceğini savunuyordu. Fakat pek çok eleştirmen, ‘yumuşak güç’ ve ‘kültürel yayılma’ arasındaki sınırların ‘muğlak’ olduğu eleştirisini getiriyordu.

Yumuşak gücün yanı sıra ‘akıllı güç’ ve neoliberal kurumsalcılık gibi kavramların da mimarı olan Nye, 1990’lı yıllarda Clinton döneminde Uluslararası Güvenlik İşlerinden Sorumlu Savunma Bakan Yardımcılığı ve Ulusal İstihbarat Konseyi Başkanlığı görevlerinde bulunmuştu.

CUMHURİYET’E NELER SÖYLEMİŞTİ?

Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Mine Esen, 11 Nisan 2019 tarihinde Joseph Nye ile özel bir söyleşi yapmıştı. O dönem Trump yönetimindeki ABD’nin dış politika hamleleri ve ‘Önce ABD’ yaklaşımı dünya gündemini meşgul ederken, Nye, bu söyleşide, söz konusu politikaları eleştirmiş, yanlış uygulandığını dile getirmiş ve yumuşak gücün önemine dikkat çekmişti.

Nye, Cumhuriyet’e demecinde bir zamanların tek kutuplu dünya düzeninin, çok kutuplu bir yapıya evrildiğini, askeri güçte ABD’nin, ekonomik güçte ise ABD, Çin ve Avrupa’nın öne çıktığını öngörmüştü.

İşte, o söyleşinin tam metni:

GÜCÜN KİLİDİ ÖZGÜRLÜKLER

Sabancı Center’da söyleştiğimiz Nye’a, Trump dönemini nasıl değerlendirdiğini sorduk. Trump döneminde ülkenin yumuşak gücünde gerileme olduğuna işaret etti ve bu çerçevede, Washington’ın Transatlantik ilişkilerinde, uluslararası örgütlerle yaşadığı gerilimlere dikkat çekti…

PROF. NYE: ABD ile Avrupa birçok ortak değere sahip. Ancak Trump bunu koruyamadı, ekonomik çıkarlar konusuna çok fazla odaklandı. Trump’ın ‘Önce ABD’ söylemini yanlış uyguladığını düşünüyorum. Elbette kendi ülkenizin çıkarlarını korumalısınız, ancak bunu yaparken müttefiklerinize, uluslararası kurumlarla işbirliğine zarar vermemelisiniz. Sağladığınız çıkarlar ortak payda da buluşabilmeli. Tek başına askeri ve ekonomik güç yeterli değil. 

“İKİ TARAFIN DA ÖDÜN VERMESİ GEREKECEK…”

Ankara – Washington hattı uzun süredir gerilimli… Türkiye’nin Rus S-400 sistemi satın alma hamlesine ABD’nin muhalefeti sürüyor, Ankara ise geri adım atmayacağını kesin dille belirtti. Sizce ilişkiler nasıl ilerler?

İki ülkenin tarihsel olarak, NATO’yu da katarsak müttefikliği uzun yıllara dayanıyor. Sorunlar hep oldu, ülkelerin ulusal çıkarları çerçevesinde öncelikleri de kimi zaman farklı olabilir. S-400 konusunda iki ülke arasında bir şekilde çözümün sağlanacağını umuyorum. Belki iki tarafın da ödün vermesi gerekecek, bu sistemin kontrolü, yerleştirileceği yer konularında da olabilir. İkili ilişkilere uzun vadeli, geniş fotoğraf üzerinden bakmak gerek. Burada önemli olan tarafların ortak bakış açısı ve işbirliğinin sürdürülebilir olması. Türkiye ile ABD birbirine tehdit olan ülkeler değil. Bölgesel güç dengelerinde işbirliği ikisi açısından da kazanım sağlar. 

Türkiye için ‘Yumuşak Güç’ kavramını ele alırsak bileşenleri ne olmalıdır? Ayrıca, bu coğrafyada genel tabloya baktığımızda laiklik ilkesinin önemini nasıl görüyorsunuz?

Türkiye kültürel ve geleneksel olarak ilgi çeken özelliklere sahip. Bir de moderleşme süreci var. Hem Avrupa, hem Asya, hem İslam dünyasının bir parçası. Tüm bunların bileşenleri Yumuşak Güç açısından kullanılabilir. Tabii Yumuşak Güç kavramında diğer ülkeler için örnek teşkil edebilmek için önemli koşul demokrasi, insan hakları, hukuk, ifade, basın özgürlüğü, akademik özgürlük konuları. Müslüman toplumla laik devlet sistemini çatışma olmadan, uyumlu şekilde harmanlamak iyi bir model. Sivil toplum örgütleri, üniversiteler vs. ‘Yumuşak Güç’ içinde önemli yere sahip.

“TEK GÜÇ KAVRAMINDAN BAHSEDEMEYİZ”

Tek kutuplu dünya düzeninden, ABD’den Rusya’ya, Çin’e ve Hindistan’a uzanan çok sayıda küresel oyuncunun meydana çıktığı bu yeni döneme geçişi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Artık net tek güç kavramından bahsedemeyiz. Ne tek ABD, ne de Çin hegemonyasından bahsetmek mümkün. Eğer askeri olarak derseniz burada ABD liderliği var. Ekonomik derseniz ABD’nin yanı sıra Çin, Avrupa’nın da ağırlığıyla G-7 de işin içine giriyor.

JOSEPH NYE KİMDİR?

Joseph S. Nye Jr., 1937 yılında doğdu ve Harvard Üniversitesi‘nde uzun yıllar profesörlük yaptı. John F. Kennedy Kamu Yönetimi Okulu‘nun 1995-2004 yılları arasında dekanlığını üstlenen Nye, uluslararası ilişkiler disiplinine ‘yumuşak güç’, ‘akıllı güç’ gibi kavramları kazandırdı.

Başkan Bill Clinton döneminde Uluslararası Güvenlik İşlerinden Sorumlu Savunma Bakan Yardımcılığı ve Ulusal İstihbarat Konseyi Başkanlığı görevlerini yürüten Nye, ABD dış politikasının şekillenmesinde önemli roller üstlendi.

Nye’nin geliştirdiği ‘yumuşak güç’ kavramı, bir ülkenin kültürü, siyasi değerleri ve dış politikasının çekiciliği yoluyla istediğini elde etme yeteneği olarak tanımlanıyor. Bu kavram, 21. yüzyılın başından itibaren birçok ülkenin dış politika stratejilerinde referans noktası haline geldi ve uluslararası ilişkiler literatüründe kalıcı bir etki bıraktı.

Nye’nin kuramı aynı zamanda, Amerikan liberal değerlerini evrenselmiş gibi sunmakla ve yumuşak gücü, ABD’nin kültürel hegemonyasını meşrulaştırmak için kullanmakla suçlandı.

Edward Said’in ‘kültürel emperyalizm’ eleştirilerine benzer şekilde, bazı post-kolonyal kuramcılar, yumuşak gücün Batı’nın küresel üstünlüğünü kültürel yollarla pekiştirme aracı olduğunu savundu.

Kaynak Cumhuriyet

Lionel

Yazıya tutkuyla bağlı olan Lionel, At gözlüklerini çıkarıp çevresine bakiyor ve gördüklerini Bikonu.com’da gündemi farklı bir bakış açısıyla ele alıyor. Analitik yaklaşımı, sade dili ve dikkat çekici yorumlarıyla okurların ilgisini çekmeyi başarıyor. İlgi alanları arasında güncel haberler, kültür, toplum ve insan hikâyeleri yer alıyor.

İlgili Yazılar

3391 Kilometre filminin konusu ne? 3391 Kilometre filminin oyuncuları kim?
  • Mayıs 8, 2025

3391 Kilometre filminin yönetmen koltuğunda Deniz Enyüksek oturuyor. Filmin senaristliğini Beyza Alkoç, Fulya Özcan üstleniyor. Peki, 3391 Kilometre filminin konusu ne? 3391 Kilometre filminin oyuncuları kim?  3391 KİLOMETRE FİLMİNİN KONUSU NE? 3391 Kilometre, birbirlerinden kilometrelerce uzakta olmalarına rağmen,…

Devamı

Devamı
Gece ve Gündüz filminin konusu ne? Gece ve Gündüz filminin oyuncuları kim?
  • Mayıs 8, 2025

Gece ve Gündüz filminin yönetmen koltuğunda James Mangold oturuyor. Filmin senaristliğini Patrick O’Neill üstleniyor. Peki, Gece ve Gündüz filminin konusu ne? Gece ve Gündüz filminin oyuncuları kim?  GECE VE GÜNDÜZ FİLMİNİN KONUSU NE? June, sevimli, hoş, tekdüze bir…

Devamı

Devamı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir