

“Cumhuriyet, ne hükümet
ne de fırka (parti)
gazetesidir. Cumhuriyet
sadece cumhuriyetin, daha ilmi
ve yaygın ifadesiyle demokrasinin
savunucusudur. Cumhuriyet
ve demokrasi fikir ve esaslarını
çiğneyen ve yıkan, yıkmaya çalışan
her kuvvetle mücadele edecektir…”
7 Mayıs 1924 tarihli Cumhuriyet
gazetesindeki ilk başyazısında Yunus
Nadi gazetenin ilkelerini böyle
özetliyordu.
Aradan koca 100 yıl geçti.
Devrimler, 2. Dünya Savaşı, tek
partili dönemden çok partili döneme
geçiş, siyasi çalkantılar, darbeler,
ekonomik krizler… Türkiye
Cumhuriyeti ile yaşıt, anlamdaş ve
özdeş olan, adı Kurtuluş Savaşı’nın
devrimci önderi Atatürk tarafından
konan Cumhuriyet gazetemizin
101 yıllık tarihi, yalnızca bir
gazetenin tarihi değil, bir devrimin
de tarihi aynı zamanda. Gücünü
adının anlamından, bilimden ve
Aydınlanmadan alan okurlarıyla
bütünleşmiş tek gazete. Çağdaşlaşma
savaşını bugüne kadar ödünsüz
sürdüren Cumhuriyet, bu uğurda
pek çok saldırıya uğradı, yazarlarını
şehit verdi. Ancak yolundan asla
dönmedi…
Malta’ya sürülebilirdi
Yunus Nadi, Yenigün’ü 2 Eylül
1918’de çıkarmaya başlamıştı.
Mütareke yıllarıydı. İngilizler, ulusal
davayı savunan bu gazeteyi sık sık
kapatıyorlardı. Mustafa Kemal Paşa
Samsun’a çıktıktan sonra Yunus
Nadi de Anadolu’ya geçti.
Bu işi yapmasaydı yakalanıp
Malta’ya sürülmesi işten değildi.
Yunus Nadi, İstanbul’dan 2 Nisan
1920 tarihinde ayrılmıştı. Ankara’da
Karaoğlan Caddesi’nde hapishaneye
bitişik bir ahşap ev bulunmuş, alt
kattaki odaya elle çalıştırılan bir
köhne baskı makinesi konulmuştu.
Ancak mürettip yoktu. Ankara’da
Vilayet Matbaası’nda yerli birkaç
ihtiyar mürettip vardı. Akşam
ezanından sonra eşeklerine binerek
bağlarına gidiyor, gece çalışmayı
kafalarına sığdıramıyorlardı. O
zaman Matbuat Müdürü Umumisi
(Basın Genel Müdürü) Muhittin
Birgen olmuştu. İstanbul’da gizli
surette çalışmaya başlamış bulunan
“m.m” grubundan mürettip istendi.
Fakat kimse Babıâli’yi bırakıp
Ankara’ya gelmedi. Yalnız Ahmet
adında bir mürettip geldi. Muallim
yapılarak yerli çocuklara mürettiplik
öğretildi. Bu mürettiplerden bir kısmı
Hâkimiyet-i Milliye gazetesine, bir
kısmı da Yenigün matbaasına verildi.
(Enver Behnan Şapolyo, 20.8.1945,
Cumhuriyet)
ANKARA’DAN KAYSERİ’YE TAŞINDI
Nadir Nadi de o günleri
bir çocukluk anısında şöyle
anlatıyordu:
“1921’de Sakarya Savaşı’nın
en yoğun günleriydi. Yenigün’ün
matbaası Ankara’dan Kayseri’ye
taşınmıştı. Pek külüstür, ilkel bir
şeydi. Kolla çevrilen bir makineydi.
Ben o zamanlar 12 yaşındaydım.
Matbaadakilere yardım ediyordum.
Bir keresinde kola asıldım,
çevirmeye çalıştım, derken hop…
Ben de merdaneyi çeviren kolun
hareketiyle makinenin üstünden
bir takla atıp, kâğıtların üstüne
düşüverdim.” (11 Mayıs 1981,
Cumhuriyet)
Makinenin kollarını çevirmek
için ancak eski devirlerde değirmen
kolu döndürenler lazımdı. Bu
ağır işe kimse dayanamıyordu.
Sokaktan güçlü kuvvetli hamallar
bulundu. Bunlar sıra ile birer saat
kolu çevirdikten sonra “Ben bu
işi yapamam” diyerek kaçarlardı.
Gazetenin bir yüzü basılır
diğer yüzü kalırdı. Daha sonra
mürettipler kolu çevirirler, onlar
yorulunca muharrirler gelir, nihayet
iş başmuharrire kadar dayanırdı.
Böyle zorluklar içinde Yenigün
ancak (sabah gazetesi olarak) ikindi
vakti çıkabilirdi.” (Enver Behnan
Şapolyo, 20.8.1945, Cumhuriyet)
Elle çevrilen baskı makinesinde
her gün 2 bin 500 adet Yenigün
basılıyordu. Kâğıdın iki yüzü
ayrı ayrı basıldığından bu 5 bin
baskı demekti. En ilkel koşullarda
yaratılan Anadolu gazeteleri bir
yandan direnişin kamuoyunu
yaratıyor bir yandan da bütün
dünyaya bağımsızlık savaşının
sesini duyuruyordu. Ulusal
Bağımsızlık Savaşı “zafer”le sona
ermişti ama bitmemişti. 29 Ekim
1923’te ülkede cumhuriyet ilan
edilmişti. (Cumhuriyet gazetesi bu
büyük devrimden yedi ay sonra
çıkmıştır), Yunus Nadi Büyük
Millet Meclisi’nde, Cumhuriyet
Devrimi’nin ateşli bir sözcüsüydü.
İlginç olan bu yedi ay süresinde
“Anadolu’da Yenigün”ün Ankara’da
yayınını sürdürmesidir. Yenigün,
11 Mayıs 1924’te yayınını
durdurmuştur. Cumhuriyet, 7 Mayıs
1924’te çıkmaya başladığına göre
Yenigün’ün Cumhuriyet’le birlikte
dört gün yayımlandığı anlaşılır.
FETHİ BEY İSTANBUL’DA
Yunus Nadi bir yandan
Cumhuriyetin ilanı ve hilafetin
kaldırılması gibi devrim
eylemlerinin içinde etkin rol alırken
bir yandan da artık işgalcilerden
temizlenen İstanbul’da yeni
çıkaracağı gazeteyi kurmak için
idare müdürü Fethi Bey’i İstanbul’a
yollamıştı.
“İttihat Terakki”nin eski genel
merkezi olan Pembe Konak’ı
kiralamıştı. Bir sabah İstanbullular
dağıtılan sabah gazeteleriyle birlikte
bir anket formunu da kapılarında
buldular. Bu ankette, “Okurun
istediği gazetenin temel çizgileri
nedir” sorusuna yanıt aranıyordu.
Cumhuriyet’in yolculuğu başlamıştı.
Kaynak Cumhuriyet