
“I Am Still Alive/Hâlâ Yaşıyorum” sergisinin adı, Filistinli sanatçı Maisara Baroud’un aynı adlı
eserinden ilham alıyor.
Kültür Yolu Festivali’nin ilk durağı olan Adana’da sanatseverlerin karşısına çıkan “I Am Still Alive / Hâlâ Yaşıyorum” sergisinin adı, Filistinli sanatçı Maisara Baroud’un aynı adlı eserinden ilham alıyor. Filistinli sanatçıların eserlerinin yer aldığı sergi Filistin’de yaşananlara dikkat kesilmemiz için yeni bir çağrı.
Hegel estetiği, sanatın gerçekliğin ötesindeki hakikate dair sunduğu derin anlamla ilgilidir. Hegel’e göre, içsel duyu ve dışsal fenomen dünyaları, sadece görünüşlerden ibarettir ve gerçeklik değerini yitirir. Sanat, doğanın ve tinin özüyle bağlantıya geçerek bu görünüşlerin ötesindeki saf hakikati ortaya çıkarır. Günlük hayatın gerçekliği geçici ve aldatıcıdır; sanatsa, varoluşsal zorunlulukları doğrudan sunabilecek tümelliğe sahiptir. Sanat, tinin ideaya nüfuz etmesiyle gerçekleşir, oysa günlük hayat daha kapalı ve opaktır. “I’m Still Alive” sergisini gezerken Filistinli sanatçıların Hegel’in bu yaklaşımını adeta eserlerinde hayata geçirdiklerini düşündüm. Bu sergide sanat, sadece bireysel bir ifade olmanın ötesine geçerek toplumsal hafızayı ve direnişi vurgulayan bir araca dönüşmüş. Küratörlüğünü Yeni Şafak yazarlarından Samed Karagöz’ün üstlendiği “I Am Still Alive / Hâlâ Yaşıyorum” sergisinin adı, Filistinli sanatçı Maisara Baroud’un aynı adlı eserinden ilham alıyor. Yaşayan sanatçıların eserlerinin bir araya getirildiği bu karma sergide on altı sanatçının özgün çalışmaları sanatseverlerle buluşuyor.
Göçü yeniden hatırlamak
Sanatçının soyut alanda deneyimlediği gerçeklik, bir biçim ve renk dili aracılığıyla izleyiciye somutlanarak aktarılır. Boş valizin içindeki taşın göçün ruh halini simgelediği gibi. Göçün göçmenler ve tanıklar üzerinde bıraktığı derin etkileri çağrıştıran bu tür objeler hem fiziksel hem de psikolojik bir taşınma, yer değiştirme haliyle paralellik gösterir. Taşın sertliği, hareketliliği ve biçimsizliği, göçün belirsizlikleri ve zorluklarını anlamak isteyen izleyiciyi hem bireysel hem de toplumsal belleğe doğru bir yolculuğa çıkarıyor. Sergi kataloğunu gözden geçirirken tesadüfen yanımda olan Iraklı arkadaşım Ahmed Elamin’e kataloğu uzattım. Eserleri incelemesini istedim. İlgisini çeken ilk eser, “Kontrast No:1” oldu. “En çok bundan etkilendim,” dedi ve hemen ardından, Kerkük’ten Musul’a yaptığı zorlu göç yolculuğundan bahsetmeye başladı. Sanatın sübjektifliği üzerine düşünürken; Ahmed kendi deneyiminin gerçekliğini yalın biçimde gözler önüne serdiği ân paniğe kapıldım. O ân, Hegel’in karmaşık estetik teorisi çözülmeye başladı ve sanatın bünyeden geçerek gerçeklikle buluşma halini yaşadım. Anlattıklarını dinlerken, serin kanlı olmak hiç de mümkün olmadı. Ahmed’in sözleri adeta “Kontrast No:1” adlı esere bakarken hissettiği duygularla kendi deneyimlerinin uzantısıydı. Çabasız ve hazırlıksız bir şekilde, bir sanat eserinin izleyiciyi ne denli derinden etkileyebileceğine tanık oldum. Gerisini Ahmed’den dinleyelim: “Valizim var ama hiçbir anlam taşımıyor. Musul’dan Kerkük’e giderken bu valizi taşıdım ama sadece valiz olarak neyi taşıdım, diye düşündüm. Hep boş gördüm onu. İçinde kıyafetlerim, önemli evraklarım, kimliğim vardı, ama boş gibi geliyordu. Çünkü bir yerden çıkıyorsun, evinden, toprağından ayrılıyorsun. Gittin, ayrıldın ama aklın hep vatanında, o taşın olduğu yerde.”
#Filistin
#sergi
#I’m Still Alive
Göçü yeniden hatırlamak
Sanatçının soyut alanda deneyimlediği gerçeklik, bir biçim ve renk dili aracılığıyla izleyiciye somutlanarak aktarılır. Boş valizin içindeki taşın göçün ruh halini simgelediği gibi. Göçün göçmenler ve tanıklar üzerinde bıraktığı derin etkileri çağrıştıran bu tür objeler hem fiziksel hem de psikolojik bir taşınma, yer değiştirme haliyle paralellik gösterir. Taşın sertliği, hareketliliği ve biçimsizliği, göçün belirsizlikleri ve zorluklarını anlamak isteyen izleyiciyi hem bireysel hem de toplumsal belleğe doğru bir yolculuğa çıkarıyor. Sergi kataloğunu gözden geçirirken tesadüfen yanımda olan Iraklı arkadaşım Ahmed Elamin’e kataloğu uzattım. Eserleri incelemesini istedim. İlgisini çeken ilk eser, “Kontrast No:1” oldu. “En çok bundan etkilendim,” dedi ve hemen ardından, Kerkük’ten Musul’a yaptığı zorlu göç yolculuğundan bahsetmeye başladı. Sanatın sübjektifliği üzerine düşünürken; Ahmed kendi deneyiminin gerçekliğini yalın biçimde gözler önüne serdiği ân paniğe kapıldım. O ân, Hegel’in karmaşık estetik teorisi çözülmeye başladı ve sanatın bünyeden geçerek gerçeklikle buluşma halini yaşadım. Anlattıklarını dinlerken, serin kanlı olmak hiç de mümkün olmadı. Ahmed’in sözleri adeta “Kontrast No:1” adlı esere bakarken hissettiği duygularla kendi deneyimlerinin uzantısıydı. Çabasız ve hazırlıksız bir şekilde, bir sanat eserinin izleyiciyi ne denli derinden etkileyebileceğine tanık oldum. Gerisini Ahmed’den dinleyelim: “Valizim var ama hiçbir anlam taşımıyor. Musul’dan Kerkük’e giderken bu valizi taşıdım ama sadece valiz olarak neyi taşıdım, diye düşündüm. Hep boş gördüm onu. İçinde kıyafetlerim, önemli evraklarım, kimliğim vardı, ama boş gibi geliyordu. Çünkü bir yerden çıkıyorsun, evinden, toprağından ayrılıyorsun. Gittin, ayrıldın ama aklın hep vatanında, o taşın olduğu yerde.”
#Filistin
#sergi
#I’m Still Alive
Kaynak: Yeni Safak – Aktüel